Yeni Yıl Kuralları 1-10

Gönül Ayyıldız

Updated on:


Birazdan okuyacağınız bu yazı bir toplama yazısıdır. Burada etkinliğe başlayışımızdan tutun, son anına kadar attığımız her adımın hikayesi vardır. Yazılar farklı günlerde yazıldığı için aralarda kopukluk olabilir, fakat genel itibariyle hepsi bizim uygulamaya çalıştığımız kuralların listesidir. Bu kurallar,  üstünden günler de geçse seneler de geçse, dünyanın herhangi bir yerinde, kendini değiştirmek isteyen binlerce gence rehber olması umuduyla yazılmıştır. İçerisinde öyle beylik laflar olmamakla birlikte, nasihat uslubu da asla kullanılmamıştır. Bu listede, bir hicriyılbaşı gecesi ‘’Artık bir şeyleri değiştirmemiz gerek!’’ diyen gençlerin yaşadıkları  ve uygulaya uygulaya attığı adımlar anlatılmaktadır. Bugün 18Kasım2015, emin olduğum tek şey bu tarih yüzyıl sonrayı da gösterse, birileri bir yerlerde bu sıkıntıları yaşamaya devam edecek. İstiyorum ki hepsi bilsin, aynı sorunları biz de yaşadık. Aynı mücadeleleri biz de verdik. Aynı yola girmeye calısıp binlerce kez biz de yere çakıldık. Ama pes etmedik. Ve bir gün artık ciddi adımlar atmamız gerektiğini farkettiğimizde aşağıdaki listeyi tektek uygulamaya söz verdik.

14 Ekim 2015 / İlk Karar

An itibariyle Muharrem ayının ikinci gününü geride bırakıyoruz. Yeni güne girmeden önce bir bakalım, yeni yıl bana ne getirmiş? İlk gün harika mesajlar aldım, hatta tam olarak 00.00’da aldığımı bile söyleyebilirim. Kesinlikle abartmıyorum. Sonra mesela öğlene doğru annem geldi kılınacak namazlardan falan bahsetti. Aman Allahım! Her özel günlerde aynı sıkıntıyı yaşıyoruz evde. Akşama doğru biraz daha normalleşti gün, tefsir okudum, yazı yazdım, maillere cevap verdim ve biraz kitap okudum. Sonra bir arkadaşım aradı ‘’Muharrem ayına dair ibadetleri yazsana bana’’ dedi. Aboooo. Ciddiydi. Ciddiyim ki ciddiydi. Ona bu aya dair tek sahih ibadetin 9-10 ya da 10-11.gün oruç tutmak olduğunu, geri kalan herşeyi yüreğinden geçtiği şekilde yapmasını söyledim. Birkaç dakika sonra tekrar aradı, ‘’Ama yeni yıl duası var okursak kaza beladan koruyormuş bla bla bla’’ dedi. Anlamıyorum ne zamandan beri ibadetleri karşılık bekleyerek yapıyoruz. Toplumca idrak etmemiz gereken bir gerçek var ki, ibadetlerimiz gelecek güzellikler için teminat değil, verilmiş güzellikler için şükür mahiyetinde olmalıdır. Ne zamanki namazlarımızı ve oruçlarımızı ‘’Ben yaptım şimdi Allah bana güzel bir gelecek yazar’’ düşüncesiyle değil de, ‘’Verdiğin nimetler için şükürler olsun Rabbim’’ düşüncesiyle yaparsak işte o zaman bir adım ileri gidebiliriz. Tamam şimdi işin eleştiri faslını geride bırakıp ne yapabiliriz bir bakalım. Hakikaten ne yapabiliriz? Bir yılı geride bırakmak kolay, yeni yıla başlamak kolay, peki ya geçirdiğin yılın hesabını vermek kolay mı? Soruyu ben sordum, cevabı da izninizle ilk ben vereyim. Ben çok korkuyorum. Bildiklerimin yükünden korkuyorum. Sorumluluklarımın altında eziliyorum. Öyle bir an geliyor ki, kesin cehennemliğim diyorum, sonra öyle bir an geliyor rahmetten ümit kesilir mi diye bulutlara çıkıyorum. Yenemedim nefsimi, aşamadığım alışkanlıklarım var fakat bebek adımlarıyla ilerlemeye çalışıyorum. Buna sığınıyorum. Kendime sürekli yeni bir adım belirliyorum, sonra onu yapana kadar hayatımdaki herşeyi erteliyorum.Bu adımların beni hesabını verebileceğim güzel bir yıla ulaştırmasını istiyorum. Peki şimdi sen kendine sor kardeşim.Bir yılın hesabını vermek gerçekten kolay mı?

1) Düzenli Namaz Kılmak / 15 Ekim 2015

Herkes muhasebesini yaptıysa asıl konuya geçelim. Müslüman için umutsuzluk diye bir şey yok, önce bunu unutmayacağız. Çünkü şuan sadece iki günü kaybetmiş sayılırız. Yani önümüzde 353 günümüz daha var. Peki o zaman bakalım bu geri kalan günlerimizi kurtarmak için neler yapabiliriz? Neler yaparsak hesabından korkmayacağımız bir yıl geçirebiliriz? Bu sorulara ilk cevap NAMAZ. Bu konuda Efendimiz’in “Ey Fatıma! Yemin ederim ki peygamber kızı olsan da namazlarını kılmadıkça cennete giremezsin.’’ dediğini unutmamak gerek. Aynı zamanda aylardır meal okuyoruz, Kuran’ın ne kadar itidalli bir kitap olduğunu görmüş olmamız gerek. Buna rağmen namaz kılmayanlar için öyle net ifadeler var ki, işin ciddiyetini oradan da anlayabiliriz. Düşününün arkadaşlar, yarın kıyamet kopup da hesap günü geldiğinde, inşallah Muhammed ümmetiyle toplanacağız. Sonra bize ilk namazımız sorulacak, eğer bu yönde bir amelimiz yoksa ikinci sorunun muhattabı dahi olmayacağız. Namaz yok mu? O halde müslümanca bir muamale de yok. Herşey çok net. Diğer taraftan bakalım meseleye. Namaz kılıyoruz, harika. En azından nefsimizi yenebilmişiz. Fakat şeytan bırakmıyor peşi dimi. Ya hızlı, ya yarım ama muhakkak eksik huşu. Bu namazın yarın yüzümüze fırlatılmayacağına garanti verebiliyor muyuz? Kurandaki namaz ifadelerinin hepsinin tadil üzere kılınması gerektiği yönünde olduğunu unutuyor muyuz? Allah muhafaza. O zaman neymiş, önce namazlara sarılıyormuşuz. Sarıldığımız namazlarda devamlı olmaya önem gösteriyormuşuz. Devamlı olurken huşumuzu kaçırmıyormuşuz. İnanın namaz maddesini gerçekleştirebildikten sonra herşey çok daha kolay olacak. Hem Ankebut Suresinde ne diyordu; ‘’Şüphesiz namaz insanı hayasızlıktan ve kötülüklerden alıkoyar.’’ Bu Allah’ın, kullarına vaadidir. Bu vaadi değerlendirelim arkadaşlar. Yeni yılda kendimize koymamız gereken ilk kural bu.

2) Sünnet Oruç ile Ramazan’a Hazırlanmak / 16 Ekim 2015

Yeni yılda alacağımız ilk karar Namazlara sarılmak olsun dedik. Çünkü bizim sorguya çekileceğimiz ilk ve en önemli madde buydu.Bundan sonraki maddelerin sıralaması kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir.Fakat ben sıralamaya namazdan sonra oruç’u eklemeyi uygun gördüm. Çok küçük yaştan beri oruç tutanlar burayı okumaya gerek bile duymayacaklar belki ama bu savaşı veren kardeşlerimiz o kadar çok ki, bu maddeyi eklemek zorundayız. Dönemin şartları, günlerin uzunluğu, arkadaş ortamının rahatlığı, nefsin öne çıkışı derken birçok insan yavaş yavaş farz olan Ramazan orucunu terketmeye başladı. Diğerlerinin de zaten Ramazan dışında bu ibadetle ilgili bir mücadelesi yok. Yani orucu tutan da tutmayan da yılın geri kalan günlerinde aynı şartlarda devam ediyor hayatına, tek bir farkla! Birinin artık Rabbine belki de hiç ödeyemeyeceği bir borcu var! Peki ne yapılabilir?Bu borçlar, bu yük nasıl üstten atılır?Hemen şuan borçlarını hesaplayarak bir adım at.Sonra Pazartesi ve Perşembe orucu tutarak bitip bitmeyeceğine bir bak,bitmiyorsa kendine birkaç gün daha ekle.O günlerin doluysa kendine bir program yap.Bunu kendine alışkanlık haline getirmek için zamana yay. Böylelikle Ramazan’a kadar her ay oruç tutmuş ve allahın izniyle şeytanını bu konuda yenmiş olacaksın.Böylece Ramazan ayı geldiğinde günlerin uzunluğunu, insanların tutmayışını,şeytanın vesveselerini farketmeyeceksin bile.Yani adım atmak için Ramazan’ı beklemeye gerek yok, ona hazırlanmaya ihtiyaç var.  Peki ya bugüne kadar her Ramazan’ı eksiksiz tutmuşlara söylenecekler bir şeyimiz yok mu? Olmaz mı, bal gibi hadisimiz var ‘’Ramazan’dan sonra en hayırlı oruç Muharrem orucudur’’ Yani hicri yılın ilk ayı olan bu ay. Muharrem orucu ayın 9-10 ya da 10-11.günlerinde tutulur. Fakat dileyenler Pazartesi-Perşembe günlerini değerlendirerek, sünnete de riayet edebilirler. Ki bence çok da iyi olur. Havalar serin, günler kısa, vakit çabucak geçiyor, neden olmasın dimi? Hem ne diyor ayet; “Allah Rasulu size neyi tavsiye etmişse onu yapın.” O zaman yeni yılda hayatımıza sünnetleri eklemeye çalışalım. Ev halkını, komşumuzu, arkadaşımızı da yanımıza katalım. Hem böylelikle iftarlar da keyiflenir dimi? Oh ya ne güzel dünya❤

3) Düzenli Kuran Okumak / 17 Ekim 2015

Bir yılın hesabı nasıl korkmadan verilir sorusuna ilk cevabımız namazları yoluna koymak olmuştu. Sonra hem farz hem nafile orucun yıl içerisindeki öneminden bahsetmiştik. Yani şimdi artık sıra Kuran’a geldi. Peki Kuran deyince aklımıza ilk ne geliyor? Önce bu soruya bir cevap bulalım, sonra da cevaba göre hayatımızın neresine koyacağımıza karar veririz. Bazı sünnetler vardır ki onlar müslümanın imanını tazeler, kalplerini diri tutar, ahlaklarını güzelleştirir, nefislerini terbiye eder ve dinini tamamlamasına yardımcı olur. Kuran okumak bunların başında gelir. Hepimizin çocukluğunda eli Kuranlı neneler vardılar, henüz bu kadar yok olmamıştılar. Bu yüzden çocukları da bu yola sevk etmek çok zor olmuyordu. Çocuktu bu sonuçta, büyükten ne görüyorsa onu yapıyordu. Şimdilerde eli kuranlı, ağzı dualı büyüklerimiz televizyon alışkanlığı kazandığı için çocuklarımız da o yolu takip ediyorlar. Yeni bir nesli Kuran ile büyütmek şimdilik bir kenara dursun, kendi içinde bulunduğumuz nesli ellerimizle yok etmeye gelelim artık. Biz eli Kuranlı neneler gördük, biz ağzı dualı dedeler gördük, biz her gördüğünde hangi sureleri ezbere biliyorsun diye soran aileler içinde büyüdük. Peki bize ne oldu? Bizi önce Kurandan sonra Allahtan ayırdılar. Bunu önce televizyonlarla, sonra telefonlarla şimdi de sosyal medya hesapları ile yapıyorlar. Fakat bunu bize sadece onlar yapmıyor, bunu bize en çok biz yapıyoruz. Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Ufacık şeyleri dert etmeye, nefsimize gün be gün daha çok yenilmeye, şeytanın esiri olmaya, müslümanca işler yapmayı unutmaya ve dünya hevesleri koşmaya başlıyoruz. Yani biz Kuran’ı öyle bir terkediyoruz ki, peşi sıra gelecek tüm musibetlere davetiye niteliğinde! İşte sonra da kendimizi şu ayetin muhattabı olarak buluyoruz; “Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdiklerini unutandan daha zalim kimdir?’’ Kimdir arkadaşlar? Öğrenip unutandan, fırsatı olup öğrenmeyenden, bilip de okumayandan daha zalim kimdir?

4-) Tesettür Kelimesini İdrak Edebilmek / 18 Ekim 2015

Alacağımın kararlar içerisinde son farz ve ilk ahlak maddesini sevdirmeye çalışmak yerine, hakkında bir iki kelam edip bir sonrakine geçmek istiyorum; ‘’Bakın biz haddimizi bilmiyoruz! Çağımızın sorunu bu. Cahil cahilliği yüzünden haddini bilmiyor, alim ise ilmine güvendiği için haddini bilmiyor. Şimdi bu genellemeyi tesettür konusuyla özelleştirmek istiyorum. Bu konu senin, benim, onun, bunun, şunun yorumuna açık bir konu değil. Yani ne sözlü bir fetva genişletmesi, ne fiili bir kıyafet katkısı, ne de ulu orta eleştiri diliyle yapılan bir tebliğ çağrısı hakkına sahip olduğumuzu düşünmüyorum. Zaten tesettür konusunun sınırları ayetlerle belirlenmiş,gerekliliği hadislerde anlatılmış,yaşanmışlığı sahabe hanımlar aracılığıyla bizlere kadar ulaşmış. O halde bu konu tartışmaya açık bir konu değil. Zaten bu satırları da polemik amacıyla yazmıyorum. Bu hafta tesettür niyetinde olup bir türlü adım atamayan kardeşlerle tanıştık. Onlara tesettürü bizden öğrenemeyeceklerini söyledim. Çünkü onlar tesettürü Hz.Aişe validemizden öğrenmeliler. Onlar Hz.Fatıma’nın tesettür ahlakını örnek almalılar. Onlar Hz.Esma’nın kıyafet seçerkenki hassasiyetini bilmeliler. Onlar oğlunun şehit haberini aldığı an örtüsüne daha sıkı sarılan Ümmü Haled’in hayatını okumalılar. Onlar örtüsü yüzünden sürünen hanım sahabelerin yaşadıklarını hissetmeli ve davaları uğruna nasıl can verdiklerini öğrenmeliler. Ancak o zaman tesettürün gerçek anlamına erişebilirler! Ama malesef, bazı kardeşlerimizin beyninde ‘’Ne açıklar var, biz en azından namaz kılıyoruz.’’ düşüncesi dönüyor. Bu ifade onların cahilliğinden kaynaklanan bir teselli cümlesidir. Ama haklılık payları da var. Çünkü namaz sorumlu olacağımız ilk hesap. Fakat aslında daha çok haksızlar. Çünkü tesettür de aynı ayetlerce belirlenmiş bir diğer hesap. O zaman İslamda ne namaz kılanın tesettürlüden,ne tesettürlünün namaz kılandan üstünlüğü söz konusu değil, diyebilir miyiz? Deriz ve ekleriz; Üstünlük ancak takva ile! Takva, ahlakla. Ahlak ise,dilini bir başkasının dinini yaşayaşına laf atmayarak mümkün.Unutmayalım ki, ahirette kılmadığımız namazlar kadar korumadığımız bedenlerin de hesabını vereceğiz.Ve tabi tutamadığımız çenelerimizin de!

5) Her Durumda Sabretmek /  20 Ekim 2015

Önümüzdeki yılın hesabını kolaylaştırmak için yapılması gereken farzları bitirip, ahlaki maddelere geçmiştik. İlk olarak haddimizi bilmenin ve çenemizi tutmanın ne kadar harika olacağından dem vurduk ki, bu yola girerken ağızlarımıza fermuar çekmemiz gerektiğini bilelim. E ağızlara fermuar çekmek kolay da, o fermuarı açmadan yaşamak hayli zor. Bu yüzden yeni ahlaki maddemiz Sabır. Çünkü mü’minin tüm hayatı sabırla doludur. İman yolunun başlangıcından itibaren sabır imtihanı başlar. Allah’ın emirlerine uymak ve itaat etmek sabır ister. Allah’ın ibadetlerine yerine getirmek sabır ister. Allah’ın haramlarından sakınmak sabır ister. Kötü ahlâkı bırakmak ve temiz ahlâka uymak sabır ister. İnsan hayatta sayısız olayla karşılaşır, ki eğer sonuçlarında Allah’ın kanununa uyarsa bu dünyada birçok şeyden mahrum kaldığını görür. İşte mahrum kaldığımız bunca şey bile sabır ister. Sabır olmadan bu gibi şartlarda bir mü’min kolay kolay günahlardan sakınamaz. Ayrıca, insan yaşadığı müddetçe nefs ve hevasından tutun ailesi,akrabaları, ülkesi ve bu dünyadaki tüm insanlara zamanla onun imtihanı haline gelebilir, yani onlara karşı durmak bile sabır isteyecektir. Anlayacağınız sabır olmadan bu imtihanlar karşısında yenilgiye düşmek kaçınılmazdır. Size kötülük edene, canınızı yakana, hakkınıza girene, arkanızdan konuşana ve daha çoğaltılacak binlerce örneğe sabretmek zorundasınız! Çünkü Kuranda defalarca okuduk ki, müminde aranan en büyük özelliklerden biri sabır! Biliyorum bu çok zor, fakat biz zor olan için uğraşıyoruz. Çünkü biz Rabbin rızasına, Muhammed ümmeti sıfatına ve cennet ehlinden olmaya talibiz! Bi-iznillah!

6) İnfak Etmek / 22 Ekim 2015

Adiyat suresinde nankörlük bahsinden hemen sonra insanın dünya malını sevmesinden bahsetmesinde bizim için çıkarılacak dersler vardır. Çünkü cimrilik ve nankörlük insanın mal sevgisinden kaynaklanmaktadır. Mal, mülk sevgisi, Allah’a ibadet ve kulluk sevgisinden çok daha fazla olduğundan bunları toplama derdi onu Allah’a kulluktan alıkoymuştur. İnsanlar dünya peşinde koşacağım derken, dünyalık elde edeceğim derken, aman şuyum da olsun, aman buyum da olsun derken dininin temel kaynaklarıyla tanışma imkânı ve zamanı bulamıyor. Peki bu konuda ne yapılabilir? Yani bir türlü kabul etmesek de aslında dünyayı çok seviyorsak? Ya da eşyalarımız konusunda istemeden çok hassas davranıyorsak? Ve en kötüsü tüm bunlara  saçma sapan kılıflar uydurarak bunun asla mal sevgisi ya da dünya sevgisi olduğunu kabul etmiyorsak ne olacak? İşte en büyük sıkıntı bu. İnsan kendini eksik görmezse, düzeltme yoluna da gitmez. Oysa dışarda gezerken ihmal ettiğimiz namazlar da, mağazada görüp değerinin kat be kat üstü para akıttığımız kıyafetler de bizim bu yolda olduğumuzun ispatıdır. Peki bundan nasıl kurtulabiliriz? Tabi ki en doğru cevap infak. İnsana hem almadan vermeyi öğreten, hem dünya malını çok sevmeyi engelleten, hem de verdiği şey ile imanını kuvvetlendiren ibadetin adıdır infak. Aynı zamanda bizim de #yeniyilkurallari’mızın üçüncü ahlaki maddesidir. İnfak Allah’ın Bakara Suresindeki vaadiyle bizim küçük günahlarımızı örtecek ve dünya sevgimizi yenmemize yardımcı olacaktır. Fakat unutmayın ki, en sevdiğiniz şeyi vermedikçe bu fazilete asla erişemezsiniz. Çünkü infak, insanın en sevdiği şeyi içi acıya acıya, yüreği sızlaya sızlaya vermesidir.

7) Sünnetleri Yakından Takip etmek / 3 Kasım 2015

Birkaç gündür #yeniyilkurallari’na ara vermiştik fakat şimdi kaldığımız yerden devam edelim. Bizim için öncelikler genellikle farz maddelerdi, inşallah bunlar yavaş yavaş hayatınıza oturmaya başladıysa, bundan sonrası zaten sünnet üzere devam edecek olan ahlaki davranışlardan ibaret. Sünnet üzere diyorum, çünkü aslında ahlaki görünen bir çok kuralı sünnet diye yapmanın sevabına nail olalım istiyorum. Mesela neden teşekkür etmek sadece ahlaki bir güzellik olarak görülsün, bu aynı zaman da sünnettir de. Yani hedefimiz, farkındalıklarımızı arttırarak Efendimiz’in sünnetlerine daha çok dahil olmaktır. Çünkü bir şeyi sırf insani değerler uğruna yapmak onun önünü kesmektir, fakat bunu sünnet diye yapmaya başladığınız andan itibaren yumuşayan kalbiniz size bir sonraki sünnetlerin yolunu açacaktır. Önce teşekkür mü ediyorsunuz? Bir süre sonra rica etmeye de başlayacaksınız. Sonra yumuşak uslubun sahibi olacaksınız. Sonra kırmadan konuşmayı, incitmeden anlatmayı öğreneceksiniz. Sonra bir bakacaksınız ki, kötülükler karşısında vakarla susabilen müthiş örnek bir ahlaka sahip olmuşsunuz. Evet, sünnetlerin bizim ahlakımızı güzelleştirdiği doğrudur, fakat daha önemlisi onlar aynı farzlar gibi bizim hem dünya hem ahiret hayatımızı kolaylaştırmayı sağlar. O zaman önce sünnetleri daha yakından öğrenecek ve sünnetlerin aslında ayetlerde geçen birçok emiri içinde barındırdığına şahit olacağız. Sonra da bunları hayatımıza geçirmek için gayret göstereceğiz. Demek ki bu haftaki yeni yıl kuralımız, sünnetleri daha yakından tanıyıp daha çok hayatımıza geçirmek. O zaman hadi herkes araştırmaya başlasın!

8) Kin Tutmadan Affetmeyi Öğrenmek / 7 Kasım 2015

Her birimiz bir diğerine öfkeliyiz, dargınız, kızgınız, küsüz, düşmanız. Bunların hiçbiri değilse, içten içe affetmekle ilgili problemler yaşıyoruz. Zor geliyor nefsimize, yediremiyoruz bencilliğimize, egomuza ağır geliyor bu tür şeyler. Bunları farkettiğimiz an kendimizi ya bir laf dalaşının ya bir hak arayışının ya da bir kavganın içinde buluyoruz. Ama asla affetme yoluna giden yok. Birimiz kazara af yoluna gidecek olsak, diğerimiz gaz veriyor ‘’Sen çok haklısın, sakın geri adım atma, bırak!’’ Ahmak nefsimiz bu cümle karşısında kabardıkça kabarıyor. Tabi affetmeyeceğimlerle başlayan cümlelerimiz, Allah hesap sorsunlara kadar gidiyor. Sorsun tabi kardeşim, kendini haklı gördüğün her konunun hesabını Allah sorsun. Hatta önce onlara sorsun, sonra sana sorsun. Ne o?  Senin hakkına girdiklerin yok mu sanıyorsun? Ne yani, kırmadın mı kimsenin kalbini? Eminim sen kimsenin arkasından konuşmamışsındır da. Hele kavgalar, ah o kavgalar. Hepsinde sen haklıydın değil mi? Tabi ki sen haklıydın, ne saçmalıyorum ben böyle? Yazık, çok yazık. Gerçekten nefislerimizin oyununa gelip bize hiç sıra gelmeyecek sanıyoruz. Öyle ki, sıra bize geldiğinde merhamet bekleme hakkımızı nasıl yok ettiğimizi bile görmüyoruz. Bakın size ne anlatacağım; Efendimiz, bir gün ashâbına: “Sizden biri, Ebû Damdam gibi olmaktan âciz midir?” diye sordu. Oradaki sahâbîler: “Ebû Damdam kimdir?” diye sordular. Efendimiz de şöyle buyurdu:“Sizden önceki kavimlerden birine mensup biriydi. «Bana hakâret eden ve dil uzatarak gıybetimi yapan kimselere hakkımı helâl ediyorum.» derdi.” Ebu Damdam’ın bu acziyeti affetmeyi bilmemesinden geliyordu. Ve konu sadece arkasından konuşmaktı, tartışmak, kavga etmek yahut küsmek değildi. Sadece arkadan konuşanlara kırgınlığıydı mesele. Ama Efendimiz yine de çok net bir şekilde uyarıyordu bu konuda. Çünkü biliyordu affetme iradesini kaybetmiş bir insan, asla Rabbinden af dileme hakkına sahip değildi. Çünkü merhamet etmek ne demek unutmuş bir kalp asla hatalarına karşılık merhamet bekleyemezdi. Affedilmek mi istiyoruz, önce affetmeyi öğreneceğiz. Merhamet mi bekliyoruz, merhamet etmeyi öğreneceğiz. Rabbimizden ne bekliyorsak, önce onun kullarına o şekilde davranmayı bileceğiz. Yoksa tüm çabalarımız boşa kürek çekmek, tüm ibadetlerimiz safi yorgunluk.


9) Tövbe Etmeyi Unutmamak / 12 Kasım 2015

Son zamanlarda kimle konuşsam geçmişe dönmek istediğini söylüyor. Kimi kaçırdığı fırsatları yakalamak derdinde, kimi eski günlerini şimdiki aklıyla yaşama isteğinde, kimi de hatalarını telafi etmek niyetinde. Yani hepsi geçmişe dönmek istiyor fakat kesinlikle aynı yaşamak istemiyor. Her birinin değiştirmek istediği yüzlerce şey var, sayıyorlar, sayıyorlar, sayıyorlar. Bu tavırları geçmişi değiştirmediği gibi, günlerini oyalanarak geçirmelerine sebep oluyor. Sonra da büyük bir umutsuzlukla yaşadığı günlerin de değişmeyeceğine kanaat getirip devam ediyorlar hayata. Oysa İslam, insana geçmişe değil geleceği bakmayı öğretir. Allah, kullarına her gün pişmanlık duyduğu şeyleri geride bırakıp, kendine yeni bir gelecek planlama fırsatı verir. Bu yüzden her sabah yeni bir güne başlatır onu, her gün imtihan ederek kendisine sığınmasını sağlar, her gün sabrını sınayarak dua ettirtir ona, her gün binlerce mucizeye şahit eder şükretsin diye. Bunların sonunda sadece anlamasını bekler insanın. Rabbinin rahmetini anlasın ve tövbe kapısını çalsın ister. Rabbinin hikmetini anlasın ve harekete geçsin ister. Rabbinin merhameti anlasın ve umutsuzluğu bir kenara bıraksın ister. Efendimiz ise bu konuda ‘’Güneş batıdan doğana dek müminlere tövbe kapısı açıktır’’ der. Yani güzel kardeşim, geçmişinde ne yapmış olursan ol, Rabbin senden geleceği değiştirmeni istiyor. Sen sadece tövbe et, ben seni hiç günah işlememiş sayarım diyor. Ve sen hala ‘’Ya affetmezse?’’ diyerek korkuyorsan, inan ki bu vesvese. Bu karamsarlığın seni ele geçirmesine izin verme. Çünkü Rabbin her gün seni bekliyor, her gün bu yüzden başlatıyor seni yeni güne, şuan bir saniye daha nefes alma şansı veriyorsa, bu sadece günahlarına tövbe et diye. O zaman bugünkü sünnet maddemiz, Tövbe etmeyi bilmek ve Rabbin rahmetinden ümidi asla kesmemek olsun. Çünkü Efendimiz bile her gün en az yetmiş kere tövbe istiğfar eder ve Rabbinden bağışlanma dilermiş. Hadi gidelim ve aldığımız şu nefesi değerlendirelim inşallah.

10) Vaktimizi Boşa Harcamamak – 18 Kasım 2015

Çağımızın en büyük sorunu vaktimizi boş şeylere harcamak. Ya da şöyle düzelteyim vaktimizi nasıl geçireceğimizi bilmemek. Bu ikisinden birlikte bahsediyor olsam da, aslında aralarında ciddi bir uçurum var. Binlerce gencin düştüğü koca bir uçurum. Tabi ki birden gelinmiyor bu uçurumun zirvesine, sorumluluklarla birlikte başlıyor adımlar. Her boş vakit bir adım, her dünyalık uğraş bir adım, her haram vakit bir adım, her ibadetsiz geçen gün bir adım böyle böyle varıyoruz zirveye ve sonunda küçücük bir adım yetiyor aşağa düşmeye. İlla düşmek mi? Hayır. Aynı şekilde küçücük bir adım yeter bizi uçurumun kenarından çekmeye. İşte bu yüzden Rabbimiz, küçük büyük diye ayırmaz amelleri her birini bekler kulundan, her birine ayrı ehemmiyet verir. Bunun karşılığında ise kullarından istediğini ayette şöyle belirtmiştir; ‘’Onlar tümüyle boş şeylerden yüz çevirenlerdir.’’ ve ‘’O halde boş kaldığın zaman durma, ibadet ile yoğrulmaya devam et’’ Demek ki bizim için günleri boş geçirmemek kadar faydalı geçirmek de önemli. Yoksa tabi ki herkes hobileriyle uğraşmak ve arada zevk alacağı şeyler yapmak ister. Fakat bize yakışan bu anları da lehimize çevirip bereketlendirmektir. Çünkü insan dünyaya oyun ve eğlence için gelmemiştir. Dünya ahiretin tarlasıdır, burada ne ekilirse orada o biçilecektir. Bu yüzden Rabbin rızasını kazanma isteğinde olan insanların, dünyalığa meyledip Rabbini arka plana atması asla düşünülemez. Peki nasıl geçireceğiz günleri? Bu konuda en önemli ve ilk adım günü namaz vakitlerine göre planlamak. Farkındayım, okullar var, işler var, gezmeler var. Ama farkedin, mescitler var, boş odalar var, camiler var. Tüm imkansızlıkların imtihanınız olduğunu farkedin ve fırsatlar oluşturun. Böylelikle evde rahatlıkla kılacağınız onlarca vakit namazdan çok daha büyük bir sevaba nail olun. Bir hadiste buyuruluyor ki; ‘’Müminin başına musibet gelse, sabreder kazanır. Nimet gelse, şükreder kazanır. Müminin asla kaybı yoktur.’’ İşte her durumu böyle değerlendirip, her imtihanı lehimize çevirip, kazananlardan olmamız gerek. Yapmadıklarımız, sadece yapmak istemediklerimiz. Bahanelere gerek yok, kendimizi de kandırmayalım. O zaman şimdi yapmak istemediklerimizi bir kenara bırakıp yapmamız gerekenlere bakalım;

1)Güne sabah namazı ile başlamak: Sabah namazına kalkmadığınız günün bereketi muhakkak eksik olacaktır. Bu önemli.
2)İnsanları hayra davet edin, İslam hakkında konuşun: Güne güzel başladınız güzel devam ettirin. Okula ya da işe gittiğinizde ortamları paylaştığınız insanlarla boş muhabbetler çevirmek yerine onlara bir şeyler anlatın bir şeyler paylaşın. Bunu yapabilmek için muhakkak okumanız yahut sohbetlere katılmanız gerekir. O zaman üçüncü madde gelir.
3)Gün içinde muhakkak kendinizi geliştirecek bir şeyler okumaya ya da izlemeye çalışın: Biliyorum dediğiniz konuları bile araştırın. Namaz kılmak. Biliyoruz evet fakat yaptığımız binlerce hata var, tekrar ve tekrar dinlememiz gerekir.
4)İnsanlara yardım edip iyilikte bulunun: Gün içinde karşımıza ihtiyaç sahibi bir sürü insan çıkıyor. Bunlar bizim güzel amel işlemek yolundaki şanslarımızdır. Hepsini değerlendirmeli ve yardımımızı esirgememeliyiz.
5)Vakit namazları kaçırmamak: Tüm bunlar olurken vakit namazlarına dikkat etmek gerek ve kaçırmamak gerek.
6) Az da olsa Kuran Okumak: Bu gerçekten en müthiş sünnetlerimizden biri. Günün yorgunluğunu ve gerginliğini atmasının yanı sıra, insana harika bir huzur veriyor. Fakat bunu hissetmek için her gün bir iki ayette olsa Kuran okumayı alışkanlık haline getirmeniz gerekir.Bu yüzden en kısa zamanda hatime başlayıp kendinize günlük sayfa hedefleri koymanız önemli.
7) Nafile namaz kılmak: Biliyorum çalışan ya da okuyanlar için zor bir madde, fakat imkansız değil. Ders aran mı var? Git mescide ve vaktine uygun 2 rekat nafile kıl. Öğle aran mı var, git mescide 4 rekat kaza kıl. O gün evde misin, bir gün kaza kıl. Haftaiçi hiç mi vaktin yok, haftasonuna birkaç nafile sığdır.
8) Esmaül Hüsna’yı yakından tanımak: En güzel dua, Allah’ın isimleriyle olandır ayetine sığınarak bu isimleri öğrenmek sorumluluğumuz olduğunu unutmayın. Bu konuda yapabileceğiniz en güzel şey her gün listeden bir isim seçip, o gün onu dilinize pelesenk etmek. Yolda yahut boş vakitlerde bu zikri çekmek hem gününüzü hem ömrünüzü bereketlendirecektir. Hem de isimleri öğrenmiş ve bu sorumluluğu yerine getirmiş olacaksınızdır.
9)Bildiğiniz diğer sünnetleri uygulamaya çalışın: Gün içinde birçok fırsat çıkıyor karşımıza, elimize gelen suyu oturarak içmek, girdiğimiz tuvalete sol ayakla girmek sağ ayakla çıkmak, yediğimiz yemeğe besmele ile başlamak gibi ufak tefek şeyler bile bize ahirette muhakkak fayda sağlar.
10) Tefekkür ve şükür: Her adımda aklımıza gelmese bile karşılaştığımız her musibette, halimize şükretmeyi bilmek zorundayız. Bunu düşünerek hatırlamıyorsanız en iyi yol her gün kendinize zikir belirlemek. Örneğin her gün birkaç tesbih eş şekür çekebilirsiniz, yahut elhamdulillah. Bu size kalmış.
11) Aile ve arkadaşlarınıza vakit ayırmak: Okuldan ya da işten ya da gezmeden döndünüz, ya da bütün gün evdeydiniz hiç farketmez. Hoş bir sohbet etmek ve bu sohbet sırasında gündelik şeylerden konuşmak sizin de hakkınız. Fakat bu sohbetin sınırlarını sizin değil, islamin çizdiği sınırlara göre yönlendirmeniz önemli.
12) Uyumadan önce muhasebe yapmak: Günü nasıl geçirdiğinize bakın, nelere keşke, nelere acaba diyorsunuz ölçün. Keşke dediklerinizi düzeltmeye çalışın. Acaba dediklerinizi en hayırlı nasıl yapabilirsiniz karar verin. Geriye dönüp baktığınızda, tüm namazlarınızı kılmışsanız, haramdan uzak durmuşsanız, kuran okumuş ve salavat getirdiyseniz, kendinize ve etrafınıza tebliğ edebilmişseniz huzurla uyumak sizin en büyük hakkınızdır. Yine de, bu hakkı da değerlendirip, yatmadan abdest alıp bir sünnet daha gerçekleştirin. Uyuyana kadar telefonla değil tesbih ile oynamayıp bir hayırlı amele daha sahip olun.
13) Teheccüd yahut gece namazı: Bu son madde biraz daha zamanla olacak bir şey fakat yine de ‘’ben yapmışken tam yapmak istiyorum’’ diyenler için eklemiş olalım. Geç bir vakitte uyuyorsanız, 2 rekat namaz kılın gece namazı olsun. Erken uyuduysanız ve gece uyandıysanız değerlendirip 2 rekat namaz kılın teheccüd olsun. Ömründe bir teheccüd kılmadan göçüp gidenlerden olmayın, pişman olursunuz.

Peki şimdi bakın bakalım, hakikaten sandığınız kadar boş vaktiniz var mı? Hayır bence yok da, yine de siz bilirsiniz.

Yazının devamına ” Yeni Yıl Kuralları 11-20″ başlıklı yazıdan erişebilirsiniz. 

“Yeni Yıl Kuralları 1-10” üzerine 27 yorum

  1. Eline koluna yuregine saglik çok ama çok faydali bir yazi olmuş.cikti alip paylasmaliyim:)Rabbim muvaffak etsin..

    Yanıtla
  2. Allah sizden razı olsun.İnşallah Rabbim yazdıklarınızı yapabilmeyi,nefsimize hakim olabilmeyi bizlere nasip etsin 🙂

    Yanıtla
      • Gönül Hanim , iki gün evvel bozulan telefonum bunun akabinde sadece google a girebiliyor olmam ve kuzenim attığı link ile sizi tanımam , iki gündür sürekli sizin yazılarınızı okumam benim tefekkür ve şükür sebebimdir. Allah , Islam yolundaki bu hizmetinizi daim ve muvaffak etsin. Yazdığınız her cümle içimde bir şeyleri uyandırdı. Allah sizden ve kuzenimden ( o esnada eski telini kullanmama izin vererek okumalarimi yapmama sebep olan Deniz Ablamdan)binlerce kez razi olsun.
        sevgi ve dualarım ile iyi geceler dilerim.

        Yanıtla
        • Deniz ablanıza ve kuzeninize benden de çok teşekkürler. Ve yollarımızı kesiştirene şükürler olsun.
          İnşallah muhabbetimiz daima bizimle olsunn gülden hanım, dua ,ile 🙂

          Yanıtla
  3. Selam Gönül Hanım,Çok ilginç bir şekilde arkadaşımın beğenisi sayesinde sizi instegramda tanıdım.Şimdi her sabah iş yerimde masama oturup ilk önce sayfanızı açarak güne başlıyorum.Yeni yıl kurallarını bugün bitirdim. Her maddeyi tek tek yazdım.Eve gittiğim gibi buzdolabına yapıştırıcam.Anatım şekliniz ,ifade biçiminiz çok hoşuma gitti.Çıktığınız bu yolda Rabbim sizi utandırmasın.Bizleride sebeplenmeyi nasip ettiğ için hamdolsun.Başarılar diliyorum.Emeğinize sağlık.

    Yanıtla
  4. Aradığım sizmişsiniz , gösterene şükürler olsun 🙂 Hicri yılbasinda kendime yeni kararlar alarak , onları uygulamaya çalışmalıyım telkininde bulunmuştum , çok basarili olamadım galiba , yalnız şu saatten sonra yalniz olmadigima sevinerek , şevkle kuralları uygulamaya dikkat edeceğim inşAllah 🙂 ikinci bir hususta var o da şöyle ki , bir meal calismasi yapmayı cidden istiyordum, yalniz hani bir ayet oku , bir hadis oku , tamam , biliyorum , bu şekilde, teorik olarak değil de , pratik olarak, hayatın içinden , yaşama dökülerek olsun istiyordum bunun bir örneğini gördüm blogunuzda , galerinizde , çok mutlu oldum , misal olduğunuz için Allah razı olsun 🙂 güzel niyetinizle , çok güzel bi iş yapmışsınız , Rabbim muvaffak eylesin 🙂

    Yanıtla
  5. okumaya başlayalı çok oldu ama bitirmek yeni nasip oldu nöbetim şenlendi yazınızla:) emeğinize ve yüreğinize sağlık

    Yanıtla
  6. Selamun aleyküm sevgili Gönül sayfaya Esmaül Hüsna yı da dahil ediyorsun diye biliyordum ama bulamıyorum özürdilerim bu konu için rahatsız ediyorum ama bulamadım ? Allah razı olsun canım Rabbim ebeden razı olsun senden

    Yanıtla
  7. Selamünaleyküm güzel kardeşim. .nedendir bilmem yazdiklarini ne zaman okusam gözlerim doluyor farkında olmadan.yüreğine emeğine sağlık.Allah razı olsun.inşallah okumak nasip oldu okuyup anlamayı,anlayıp hayatımıza karakterimize bu satırları işlemeyi de nasip etsin insallah Rabbim. teşekkür ederim gönül kardeşim gönlün sağ olsun.eyvallah.

    Yanıtla

Yorum yapın