Rakîb, murakabe, gözetleme ve kontrol etme anlamına gelen “rkb” kökünden meydana gelmiştir. Bu bağlamda er-Rakîb “Her şeyi görüp gözeten, tüm işleri denetim altında tutan” demektir. Buradan anlıyoruz ki; Allah, yoktan yarattığı tüm varlıkları büyük küçük ayırt etmeden koruyup gözetendir.
Uzayın derinliklerindeki yıldızlardan, dünyayı kuşatan atmosfere, insanın meydana getirdiği toplumlardan, yeryüzünü kaplayan bitki örtüsüne, bedenimizdeki mucizevî sistemlerden, mikro ve makro âlemlere hatta gözle gördüğümüz yahut göremediğimiz tüm boyutlara kadar her şeyi her an kontrol eden, denetleyen ve şahit olandır. Yani insan başıboş bırakıldığını, amaçsız bir hayat sürebileceğini, keyfine göre yaşayabileceğini zannederek yanılır. Çünkü hangi iş üzere olursa olsun, Allah onun üzerine şahittir. Allah’tan bir şey gizlemesi, O’nun ilmi dışında bir amelde bulunması mümkün değildir. Çünkü Allah kullarının her haline murakıptır.
Hz. Ömer’in (r.a.) oğlu Abdullah, bir gün koyun çobanlığı yapan bir köleye rast gelir ve ondan koyunu kendisine satmasını ister. Köle çoban, koyunların kendisine ait olmadığını söyler. Abdullah (radiyallahu anh), çobanı sınamak ister ve ısrar ederek “Sen koyunu bana sat, sahibine de kurt yedi dersin, parayı da kendine saklarsın.” dedi. Köle çoban “Peki Allah bu işin neresinde kaldı?” diyerek Abdullah’ın yıllarca dilinden ve gönlünden düşmeyecek bir şuura örnek oldu. Hakikaten arkadaşlar, Allah nerede kaldı? Yaptığımız işlerin ne kadarında Rabb’in rızası vardı?
Diğer yandan insanın izlendiğini bilmesi, hal ve hareketlerine çeki düzen verme dürtüsünü harekete geçirir ve yaptığı işlerde mükemmellik çizgisine yaklaşma hevesini arttırır. Bu yüzden Allah, her fırsatta kullarına izlendiklerini, takip edildiklerini, her hareketlerinin görüldüğünü, kaydedildiğini, bir hesabı olduğunu hatırlatır. Bu hatırlatmalar bizim “Allah görüyor” şuuruyla yaşamamızı sağlıyorsa korkacak bir şey yok. Fakat biz bunca hatırlatmaya rağmen hala ve hala gizli saklı işler peşinde koşturuyor, kullarının arasında açığa çıkmasından utanacağımız şeyleri Allah’ın gördüğünü bile bile utanmadan yapabiliyorsak, bir miktar sıkıntı. Bu bizim “Allah görüyor” şuurunu anlamamış olduğumuza delalettir. Yine de bilmek gerekir ki; Rabbimizin Rakîb oluşu, kullarının kusurunu bulmak ve onları hesap günü yüzlerine vurmak için değil, aksine yaşarken ihtiyaçlarını gidermek, koruyup kollamak ve günahtan sakınmalarını sağlamaktır.
Son olarak bu isim Kur’an-ı Kerim’de 4 yerde Allah’a isnatla, 1 yerde de insanlara yönelik olarak kullanılmıştır. İlk kullanıldığı yer olan Kaf Sûresi’nde şöyle buyrulur: “Andolsun biz insanı yarattık ve nefsinin ona fısıldadıklarını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız. Onun sağında ve solunda oturan, her davranışı yakalayıp tespit eden iki melek vardır. Ve o, bir söz söylemeyiversin muhakkak yanında hazır bir gözetleyici vardır.” İşte bu ayetler Allah’ın bizi kendi halimize bırakmayıp sürekli bizimle diyalog halinde olduğunu, bizim hayatımıza yön verdiğini ve her anımızı kontrol ettiğini gösterir. Hiç kimse bir tek saniye bile kendi başına değildir. Çünkü insan, Allah nezdinde kendi haline bırakılmayacak kadar kıymetlidir.
O halde, Rabbim tüm güzel isimlerinin hakkı için hepimize merhamet etsin ve günahlarımıza rağmen bize bu ilmi anlamayı/anlatmayı nasip etsin.
Sadakallahulazim.