Vâsi, genişlik, zenginlik ve kudret gibi anlamlar taşıyan “Vüs’a” kökünden türetilmiştir. Bu bağlamda el-Vâsi “Rahmeti, ilmi ve ihsanı her şeyi kapsayan ve kudretinin sınırı olmayan” demektir. Yani Vâsi olan Allah’ın rahmeti geniş ve sonsuzdur. Rızık imkânları genişletilebilirdir. İlmi ile her şeyi kuşattığı gibi dilediğine dilediği ölçüde verebilendir. Zenginliği verdikçe eksilmeyen, kâinatı ve içindekileri sürekli genişletendir.
Kur’an-ı Kerim’de Vâsi isminin geçtiği ayetlere baktığımızda genişletmenin, maddi ve manevi genişlik olarak iki şekilde ele alındığını görüyoruz. Maddi genişlik daha çok mekândaki, hal ve durumdaki genişlikleri ele alırken, manevi genişlik ise güzel ahlakı ve imanı kapsamaktadır.
Bu isim 8 yerde Allah’a isnatla kullanılırken, bu ayetlerin tamamının Medenî sûrelerde bulunması da üzerinde durulması gereken bir ayrıntıdır. Burada Mekke’nin darlık ve Medine’nin ise genişlik dönemi olduğunu vurgularsak konu daha net anlaşılır diye düşünüyorum. Müslümanlar Mekke’deki uzun süren zulüm dolu bir dönemden sonra İslam şehri Medine’ye kavuşarak bir genişliğe erişmişlerdir. Ve bu ismin Mekke döneminde değil de Medine döneminde kullanılması hiç şüphesiz Rabbimizin “Bu genişlik sizden yahut sizin becerilerinizden dolayı değil, benim Vâsi oluşum sebebiyledir.” deme şeklidir. Müslümanlar, bu ayetlerin Medine’de gelmesiyle bu şuura erişmiş ve ulaştıkları sonucu da Mekke’de çektikleri cefanın karşılığı olarak değil, kaderin işleyişi doğrultusunda gelen bir genişlik olarak görmüşlerdir.
Burada sanıyorum ki şu şuuru anlamak gerek: Dünyada ne zorlukla karşılaşırsak karşılaşalım, ne darlık çekersek çekelim, bunun illa ki dünyada bir karşılığı olacak diye bir kaide yok. Aynı şekilde cezayı da bu dünyada alacağımızı söyleyemeyiz. Çünkü bize genişliğin arkasından darlık, darlığın arkasından genişlik yaşayacaksınız diye bir sıralama vaad edilmiyor. Aksine Rabbimiz İnşirah Sûresi’nde bunların birlikte gelişini vurgulayarak, kulun her hale hazır olması gerektiğini hatırlatıyor.
Yani sıkıntıların peşinden gelen ferahlık çoğu zaman kulun gayretiyle değil, Allah’ın ihsanıyla gelir. Bu yüzden genişliğe ve ferahlığa ulaşmanın yolu asla ticaret yapar gibi, Allah ile hesaba düşmek değildir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi eğer ferahlığa ulaşmayı, çektiğimiz sıkıntıların peşinden gelecek bir karşılık olarak istersek hata ederiz. Ki zaten az biraz düşünürsek, Efendimiz’in (s.a.v.) Mekke döneminin başlarında dahi ne eziyetler, ne zulümler gördüğünü hatırlayarak bu karşılığı istemekten de haya ederiz. –Haşa- Efendimiz (s.a.v.) o genişliği hak etmedi mi ki Medine dönemine kadar müminlerin eziyet çekmesine sabretti? Yahut yine de hak etmedi mi ki Medine dönemi dahi genişliğin yanındaki zorluklarla beraber geldi?
Demek ki; kendimizi amellerimizin karşılığını dünyada almayacağımıza alıştırdığımız gibi, olaylara ve kişilere gösterdiğimiz sabrın karşılığını da dünyada almayacağımız fikrine alıştırmamız gerekir.
Diğer yandan çok iyi biliyorum ki, zor dönemleri yaşarken insan bir umut, bir çıkış kapısı ve gelecek güzel günlerin hayaliyle ayakta kalabiliyor. Bu umut kişinin sabrını da, dayanıklılığını da ciddi ölçüde arttırıyor. Ama tam bu sırada “Benim halim ne olacak?” diye her daraldığınızda Allah’ın Vâsi oluşunu hatırlarsanız, o da size bu ismi hürmetine bir genişlik verecektir. Bu genişlik sizin fark edebileceğiniz bir genişlik olmayabilir fakat muhakkak verecektir. Bu genişlik sizin istediğiniz ölçüde olmayabilir ama muhakkak verecektir. Ve bu genişlik bu dünyada olmayabilir ama muhakkak verecektir. Ama siz bu zor dönemin arkasından bir ferahlığı kendi gayretinize yahut insanların yardımlarına bağlarsanız, o zaman Vâsi ismini Allah’tan koparıp almışsınız demektir. Bu yüzden illa birine sığınacaksanız yalnızca Vâsi olana sığının ve ancak ondan genişlik isteyin.
Çünkü Vâsi ismine iman etmek, insanı köşeye sıkışmaktan kurtarır. Bu ismi anlayan insan “imkânım yoktu” demekten ve “tek başıma kalmıştım” diye düşünmekten utanır. Müslüman için imkânım yoktu demek imanım bitti demektir. Müslüman için tek başıma kaldım demek Allah’ın varlığını unutmak yahut yok saymak demektir. Bu yüzden imtihan şuurunu arttırırken, umudumuzu da dünyaya değil Vâsi olan Allah’a bağlayacağız. Bağlayacağız ki, darlığı veren Allah’ın, genişliği de en uygun zamanda en uygun şekilde vereceğine inanarak huzur bulalım.
O halde, Rabbim tüm güzel isimlerinin hakkı için hepimize merhamet etsin ve günahlarımıza rağmen bize bu ilmi anlamayı/anlatmayı nasip etsin.
Sadakallahulazim.