Geçenlerde babam trafikte su satan bir gençten su aldı, biz de hep bir ağızdan arabada su olduğunu söyledik. Sonra babam "O genç, sularını erken bitirdiğinde ne kadar sevinecek düşünsenize, bir su aldığınızda öyle sevinecek bir bakkal market bulamazsınız." diyerek bambaşka bir pencere açtı bana. Hakikaten bulamazdık böylesine sevineneni. Tüm prosedürlerin, tüm formalitelerin ötesinde harçlığını yahut rızkını çıkarmaya çalışan bu seyyarlara başka bir gözle bakıyorum artık. Hatta az önce önümdeki büfeden su almak yerine, otobüs durağında su satan bir seyyar satıcı aradım. Sonra 10 yaşlarında bir çocuğa denk geldim. Buz gibi sularından bir değil, birkaç tane alıp daha hızlı bitirsin istedim. Sonra bu suları ne yapacağım diye düşünürken, onları şoföre ve otobüstekilere ikram etmeye karar verdim. Bunu yaparken aklıma umrede su dağıtan insanlar geldi. Aslında birkaç metre ötede sebiller olur ama tavaftan çıkmamak için ertelersiniz. Sonra bir anda elinde bidon bidon suyla hacılar su dağıtıyor olur, görür görmez mutlu olursunuz. Durup bir bardak su ile serinlerken, o suyu ilahi bir ikram sayarsınız. O andan itibaren yolunuza duanıza tanımadığınız birini ekleyerek ve gülümeseyerek devam edersiniz. Bunları düşününce ben de mutlu oldum. Çünkü kendimce babamın bir nasihatı ile sucu çocuğun mutluluğunu otobüse, otobüsteki insanların mutluluğunu kendime taşımıştım.
O an anladım ki ister Kabe'de ol, ister Üsküdar otobüsünde hissi olarak hiç farketmiyor. Bir insanın müşkülünü gideriyor, bir şeyler ikram ediyor ya da duasını alıyorsan zaten otomatik seviniyorsun. Senden bağımsız olarak gülmeye başlıyor yüzün. Bu içgüdü gerçekten mucizevi bir şey, tam şükretmelik. İyilik yapıyorsun ama en çok sevinen yine sen oluyorsun. İyilik adına harekete geçmek için bundan daha teşvik edici, daha güzel başka bir sebep olabilir mi?