Habîr, “bir vakıanın anlatılması, ayrıntılarının bildirilmesi” anlamındaki “haber” kökünden türetilmiştir. Bu bağlamda El-Habîr, “Kâinattaki her şeyden haberdar olan, olayların iç yüzünü ve gizli taraflarını bilen” demektir. Esma’ül Hüsnâ’da birbirine yakın anlamları olan bir diğer ikili de Alîm ve Habîr isimleridir. Aralarındaki fark ise; Alîm ismi, gizli-aşikâr ayırt etmeksizin her şeyi bilen anlamıyla, gizli şeyleri bilen Habîr ismine göre daha kapsamlıdır.
Mesela “Allah her şeyi bilendir.” ayeti Rabbimizin ilminin genişliğine dikkat çeker. “Allah yaptıklarınızdan haberdardır, yaptıklarınızı size haber verecektir.” ayeti ise, O’nun Habîr ismiyle öğrendiğimiz fiillerine işarettir. İçeriğinde “Allah, sizin içinizden düşündüklerinizi, yaptıklarınızı, yapamadıklarınızı görmekte ve bilmektedir ve size bunu haber verebilecek kadar kudretlidir.” gibi ince bir ayrıntıya değinir.
Allah’ın Habîr olduğunu bilen bir mü’min, O’nun razı olmayacağı her türlü söz, fiil ve halden uzak kalmaya çalışır. Çünkü Allah’ın aşikâr olanı gördüğü kadar, gizli olanı da gördüğünü bilir. En içteki niyetleri, arzuları, nefretleri yani sinelerde gizli olan her şeyi ama her şeyi en ince ayrıntısıyla bildiğini bilir. Bu yüzden kalbini yanlış düşüncelerden, aklını dünyalıklardan ve hayallerini faydasız meşguliyetlerden korumaya gayret eder. Unutmayalım ki, derdi dünya olanın ahireti de dünyalık olur. Ve dünyalık bir azık ahirette yükten başka bir şey değildir. Ne deniyordu Bakara Sûresi’nde: “Ahiret için azıklanın ve bilin ki azığın en hayırlısı takvadır.” Aynı sûrede, Habîr isminden bahsedilirken de şöyle buyruluyor: “Rabbinden sana vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” Burada insanlara, vahye uyma emri verildikten sonra, Allah’ın yapılanlardan haberdar olduğunu hatırlatmaktaki sebep, ibadet noktasında da ne yapıp yapmadığımızın bilindiğini yüze çarpmak içindir. Biz bu isimleri “her şeyi bilen” olarak tanımlasak da bazen insan direk cümlenin muhatabı olmayınca silkelenmiyor. Açık açık “Rabbim namaz kılmadığını görüyor ve sana böyle muamele edecek” demek gerekiyor. Ve hatta Habîr olan Allah, senin ileride namaz kılmak için gayret gösterip göstermeyeceğini de biliyor. Dünyada ufacık şeylerin peşinden günlerce koşarken, nice geçici başarılar için yıllarca emek verirken hiç sıkılmayıp, sıra namaza geldiğinde ne kadar az çaba sarf ettiğini ve ne çabuk pes ettiğini de görüyor. Ve sana her fırsatta, kendince büyük sandığın adımların aslında sana verilenler yanında küçücük kaldığını göstermeye çalışıyor. Gör istiyor; gör ve düzelt, gör ve çabala, gör ve değiştir. Ve diyor ki: “Siz, ey iman edenler! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; herkes yarın için ne hazırladığına baksın! Ve (bir kez daha) Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”
O halde, Rabbim tüm güzel isimlerinin hakkı için hepimize merhamet etsin ve günahlarımıza rağmen bize bu ilmi anlamayı/anlatmayı nasip etsin.
Sadakallahulazim.
“Esma’ül Hüsnâ Serisi #32: Habîr” üzerine bir yorum