Zengin tüccarın biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan öyle çok korkuyormuş ki, halkın huzuruna çıkıp “Öldüğüm geceyi kim kabirde sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlayacağım.” demiş. Ailesine bıraktığı vasiyetini de bu doğrultuda değiştirmiş. Ve vakti dolup da öldüğünde, herkes kimin bu tüccar ile kabre girmeyi kabul edeceğini merak etmiş. Önce kimse cesaret edememiş, ailesi dahil olmak üzere herkes yapamayacağını söyleyip geri çekilmiş. Fakat biraz sonra bir adam gelmiş ve “Benim bu dünyada yalnızca bir ipim var, ona yük bağlar pazarlarda hamallık yaparım. Girip sabaha kadar durayım da bari zengin olayım.” diyerek kabre girmeyi kabul etmiş.
Etraftakiler vasiyeti yerine getirmek için bu adamı da tabutun yanına yerleştirerek, zengin tüccar ile defnetmişler. Biraz sonra sorgu sual melekleri gelmiş. Bir bakmışlar ki kabirde bir ölü, bir de canlı var. “Nasıl olsa bu ölü olan elimizde, biz şu canlı olandan başlayalım.” demişler ve hamalı sorguya çekmeye başlamışlar. “O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın? Neler taşıdın? Kullanırken kimsenin hakkına girdin mi? Kimsenin ürününe zarar verdin mi? …” Sabaha kadar bu sorgu sual hiç ara vermeden devam etmiş, adam bir ipinin hesabını ver ver bitirememiş. Vakit dolup da kabir açılınca heyecanla adamı kabirden çıkarmışlar. “Artık zenginsin, servetin yarısı senin.” demişler. “Aman!” demiş hamal, “Aman istemem, kalsın. Ben, sabaha kadar eski bir urgan ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?”
Bu ibretlik menkıbeden de anlıyoruz ki, hayatın ve hayatın içindeki ufacık detayların hesabını vermek hafife alınacak bir şey değildir. Özellikle bu hesabı, el-Hasîb olan Allah’a vereceksek, işimiz zor ve hesabımız çetindir.
Hasîb, saymak ve hesap etmek anlamındaki “Husban” mastarından meydana gelmiştir. Bu bağlamda el-Hasîb “kullarının hesabını en ince şekilde tutan ve onların her amelini ayrıntısıyla hesaba çekecek olan” demektir. Allah’ın hesaba çekişi ne kadar ince ayrıntılıysa, yaratması ve yönetmesi de bir o kadar ince hesaplar üzerinedir. Yeryüzünden tutun, ufacık bir karıncaya kadar her şeyi kusursuz bir oranla yaratmış ve yaşamlarına dair her ince ayrıntıyı hesap etmiştir. Öyle ki, 23 yılda parça parça inen ve türlü türlü olaylardan sonra nazil olan kitabımızda dahi müthiş bir ince hesap örneği görebiliyoruz. Ayetler içerisinde birbirleriyle bağlantısı olan kelimelerin, kendi içlerindeki adil ve sanatsal düzenine şöyle bir göz atınca görüyoruz ki; Kur’an-ı Kerim’de 115 kere geçen dünya kelimesinin karşılığında ahiret kelimesi de 115 kez geçmekte. 88 kere geçen melek lafzının karşılığında 88 kere şeytan kelimesiyle karşılaşmak da mümkün. Ya da 145 defa kullanılmış hayat kelimesinin mukabili olan ölüm kelimesi de aynı sayıda karşımıza çıkabiliyor. Âlimler bu örnekleri uzatarak saymaya devam ededursun, biz Rabbimizin ince hesaplara çok dikkat eden ve küçücük ayrıntılarla sanatının mucizesini her fırsatta kullarına gösteren bir yaratıcı olduğunu bir kere daha hatırlayalım.
Konuya dönecek olursak şayet, bizlerin Hasîb isimden anlaması gereken nokta; ölümün bir son olmadığı aksine ölümle birlikte bir hesap döneminin başlayacağı ve bu hesabın en ince ayrıntısıyla yerine getirileceğidir. Kısaca bizi ‘Ahiret gününe iman’ bahsine çıkaran bu isim, hesabın varlığını hatırlatan ikazların yanında aynı zamanda insanları hesabı kolay olacak şekilde yaşamaya teşvik eder.
Bu ismin Kur’anî çerçevesine baktığımızda 3 yerde Allah’a isnatla kullanıldığını görüyoruz. Allah’a isnatla kullanılan yerlerde “Hesap sorucu olarak Allah yeter.” diyen ayetler, Allah’a isnatla kullanılmadığı tek yer olan İsra Sûresi 14. ayette “Hesap sorucu olarak nefsin yeter.” buyuruyor. Bu ayeti tamamıyla ele aldığımızda ise dünya hayatının, ahiret azığı olduğunu bir kere daha hatırlıyoruz. “Biz her insanın amel defterini boynuna taktık. Kıyamet günü herkes ona açılmış olarak kavuşacaktır. Ve o gün onlara ‘Oku kitabını. Bugün sana hesap sorucu olan nefsin yeter.’ denilecektir.” Yani kıyamet günü Rabbimiz bizim kendi elimizle doldurduğumuz bu kitabı önümüze getirecek ve diyecek ki “Bak bu senin bugüne kadar işlediğin amellerin tamamıdır. Kendi kararlarınla doldurduğun, kendi ellerinle yazdığın bu kitap karşısında seni hesaba imanın, inkarın, isyanın, adaletin, günahların, merhametin ve kulluğun çekecek. Delillerini ise bu kitap gösterecek. Hadi şimdi oku kitabını, hesap sorucu olarak sana nefsin yetecek.”
O halde, Rabbim tüm güzel isimlerinin hakkı için hepimize merhamet etsin ve günahlarımıza rağmen bize bu ilmi anlamayı/anlatmayı nasip etsin.
Sadakallahulazim.