Dost nedir?

Gönül Ayyıldız

Updated on:

Bugün çok garip bir sorunun muhatabı oldum. Cevap da bulamadım. Aslında soru çok basit. ‘’Dostun var mı?’’ Buna verilecek bin bir cevaptan birini verdim bende. ‘’Bu dostun tanımını nasıl yaptığıma bağlı.’’ Ama kardeşim gerçek cevaplar istiyordu , daha net şeyler ve biz de ondan doğru cevabın ne olduğunu duymak istiyorduk. Başladık aklımıza gelenleri saymaya; ‘’ Yani ne bileyim bence sırrımı güvenerek verebiliyorsam o bir dosttur.’’ deyiverdim birden.Kardeşim de “Abla oyuncak ayılarda aynı işi görüyor, dostuna oyuncak ayı muamelesi yapmasan. ‘’ diyerek bozdu beni. Evet, haklıydı. Dostlarımıza (tabi varsa) neden her sözümüze susan ve bizi onaylamasını istediğimiz bir oyuncak muamelesi yapıyoruz ki? Bu gerçekleri duymaktan ne kadar kaçtığımızı gösteriyor bence. Burada annem girdi devreye. ‘’Bence dostuna güvenerek her şeyini emanet edebilmelisin, sırdan farklı şeylerde olabilir yani’’ dedi. Hilal de ‘’Sağlam kasadan farksız olsun diyorsun yani.’’ diyerek annemi de bozdu. Bu kez de haklıydı. Dostlarımıza paralarımızı koyup üstüne binlerce kilit vurduğumuz demir kasaların adını mı veriyoruz. Ah, ne ayıp. Dostluğun tanımı buda değildi.

Annem tekrar devreye girdi; ‘’Dost annedir babadır kızım, kimse hatalarınızı örtmez anne baba örter’’ klişesini söyledi. Hak verdim ama başka taraftan, yeni bir şey bulmuş gibi ekledim; ‘’Bence dost hatayı yüze vurmayandır. Çünkü biz unutmak isteriz hepsini, çekilmez bir kavgada ‘sende bunu yapmıştın’ diyerek alçalmayandır dost.’’ Hilal yine bir gerçeği yüzüme vurmak için hazırlandı ve dedi ki; ‘’Bunu yapmayan? Dostluk kavgadan sonra bitmez abla, bu dediğinden sonra dostluk biter. Akside dostluğun tanımı olamaz zaten’’

Açıklamasına gerek kalmamıştı bu kez, çok iyi anlamıştım. Herkes gibi bende, zamane dostluklarından şikâyet eden ben bile yapıyordum bunu. Birini sevdim mi tüm yükleri onun sırtına veriyordum, taşıdığı her an en sevdiğim oluyordu ama biraz yorulup dinlenmeye görsün sırtımdan bıçaklamış sayıp küsüveriyordum.Sonra sorma ihtiyacı hissedip anneme döndüm; Senin dostun var mı anne? Annem uzun süre düşündükten sonra ‘’Sanırım yok, senin var mı? diye sorarak hilale döndü. Sanki soruyu bekliyormuş gibi birden cevapladı Hilal; ”Benim var! Görüşemiyoruz ama var yani, uzak olması dost olmadığı anlamına gelmez, konuşmadığında, her hafta görmediğinde, beraber eğlenmediğinde o dost olmaktan çıkmaz.

Nedir bu dost? Dost kim? Nerede bu dost? Yani şimdi hiç birimizin dostu yok mu? Gibi sorular türüyor aklımda. Cevabı yok çünkü dost nedir, dostluk nedir hala bilmiyoruz. Bilmediğimiz içinde iyi birer dost olamıyoruz, bulamıyoruz.

*

Farkında mısınız bilmiyorum ama yazının sonuna geldik ve biz hala dostun tanımını bulamadık. Sonra ardımımıza kitaplar yetişti, bir nebze olsun açıkladı bize dostluğu. Birkaç bildiğim afilli sözlerden attım ortaya.

– Dostluğu düş kırıklığına uğratılmamasından tanırım, gerçek aşkı da yaralanmamasından. Saint Exupery
– Dost yargılamayan kişidir her şeyden önce. Saint Exupery
– Dost, hatanı görür görmez affeder. Sonra o hatayı def eder. Gözünün kapandığını şerh eder. Ölürsen seni defneder. Dirilip şahitlik eder. ” Alper Gencer

Ama yok bunlar da yetmiyordu. Hiçbiri doğru cevap niteliği taşımıyordu. Dağılıp herkes evdeki rutin hayatına devam etme kararı almıştı bu başarısız girişimlerden sonra.

*
Hilal’in dost tanımını saatler sonra namaz esnasında düşünürken bulmuştum, hızlıca yanına gidip; ‘’Hilal! Yoksa sen dostum diye Allah’ımı kastediyordun.’’ diye koca bir heyecanla sordum.Ve Hial sustu da sanki ayet konuştu; ‘’ Allah, sizin düşmanlarınızı daha iyi bilendir; bir veli (en güvenilir bir dost) olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah yeter. (Nisa’45) ‘’

Haziran’2009

“Dost nedir?” üzerine 2 yorum

Yorum yapın