Bugün size harika bir kitap öneriyorum, çünkü günümüzde her müslümanın kenarından köşesinden adım attığı bir bataklık bu. Bataklık diyorum çünkü en doğru tanım bu. Defalarca anlatmaya çalıştığım ama hiç tam anlamıyla bahsedemediğim bu konuya bu kitapla birlikte biraz değinmek istiyorum.
Süheybani bu kitapta, bid’atın kötü olduğunu ve onda güzel bir şeyin bulunmayacağını delilli hadislerle anlatmış. Daha sonra dinde bidata yer olduğunu iddia eden sahabelerin fikirlerini çürütmek için uzun uzun tespitler yapmış. Ve son olarak İbni Teymiyye ve İbni Kesir gibi büyük alimlerin bu konuya bakışlarını ele almış. Bu alimler içerisinde mezhep önderlerinin de isimleri var. Zannımca, bunu da bidat’ın mezhepten mezhepe değişen bir olgu olmadığını belirtmek için yapıyor. Şimdi biraz bid’atın ayrıntısına girip, gerek kitaptan gerek diğer kaaynaklardan alıntılarla bu konu açıklamaya çalışacağım. Haydi bismillah.
Bid’at, dine sonradan bir şeyler ilave etmektir. Biraz daha açmak gerekirse, Efendimiz zamanında sünnetlerle pekiştirilmemiş ibadetleri sonradan asılsız kaynaklarla çoğaltmak, sıklaştırmak, yenilerini eklemek ve buna benzer faaliyetlerde bulunmaktır. Ve kitapa adını veren ‘’Bidatı Hasene’’ ise, hayırlı görünen bidatlar demektir. Hayırlı görünen bidatlar derken ne kastedilir? Şimdi biraz bunu incelememiz gerek. Çünkü tüm yanlışlar buradan çıkıyor. Örneğin biri çıkıp size dese ki, namazlarda sünnet ile farz arasında bir bardak şarap içilirmiş. Bunu duyunca hemen karşınızdakini sapkınlıkla tekfir eder ve oradan uzaklaşırsınız. Bunun bidat olduğunu anlamak hiç zor değildir çünkü. Sonra arkasından biri gelir ve size der ki, sünnet ile farz arasında ayetel kürsi okumak, ihlas suresi okumak çok fazliletliymiş. Hıııı, bir bakalım. Ayetel kürsi gayet faziletli bir sure, ihlas desen Allahın en çok övüldüğü sure ooooo bu doğru olabilir. İki namaz arasında bir sürü sevap points. Hadi bunu hemen yapalım! İşte bu bid’atı hasene’nin en tehlikelilerinden biridir.
Kitapta bidat için şöyle bir cümle var; ‘’ Bid’at konusu, üzerinde çok konuşulan bir konu olmasına rağmen belki de en az anlaşılan konulardan biridir. Toplumun her kesiminde hemen her yerde gündeme gelmekte fakat bu kavramın mahiyeti tam olarak bilinmediği için çok kere yanlış anlaşılmaktadır. Hatta o derece ki sahihliğinde şüphe edilmeyecek konular bile birden bidat ilan ediliyor ve bidat olan şeylerde dinin şartı gibi kabul görüyor. Anlayışların bu kadar karmaşık olması iki ana nedene bağlıdır. 1)Bidat’ın sünnetlerin düşmanı olduğunun bilinmemesi. 2)Bazı son dönem alimlerinin sahih bir delille ya da delisiz bidatlari iyi ve kötü bidat olarak ayırması. İşte bunların ayrımı, toplumun bidat konusundaki cehaletini iyice körüklemiş ve gerçekten kesin bidat olarak belirlenmiş maddeler ‘’bunlar güzel bidatlerdir’’ denilerek sünnete rakip hale getirilmiştir. ‘’ Yine kitapta Hz.ömerin çok güzel bir sözü var ” her ne kadar insanlar bazılarını güzel görse de, her bid’at sapıklıktır”
Gördüğünüze üzere kitap benden çok daha güzel anlatıyor ama kitabı almayacak ve okumaya üşenecekler için anlatmaya devam ediyorum. Bid’at dini noksan görmektir, sünneti eksik bulmaktır. Haşa, Allah yahut Efendimiz bunları tamamlamayı akıl edememiş demek gibi bir şeydir. Hükümleri eksik görmek, beğenmemek, onu iyi bir şey yapıyoruz sanarak çoğaltmak dini değiştirmek olur. Hemen bir örnek vermek istiyorum. Efendimiz bir gece teheccüd namazı kılmak için mescide gitmiş, burada 8 rekat namaz kıldıktan sonra mescidden ayrılırken, bir adam ona yaklaşıp ‘’Ben sabaha kadar namaz kılarım’’ deyivermiş. Onun bu aşırılığına sinirlenen Allah Rasulu ‘’Benden değilsin’’diyerek oradan ayrılmıştır. Bu tavır sahabenin gönlünü incitmek, yahut onu gerçekten ümmetten çıkarmak için yapılmış bir tavır olarak düşünülmemeli. Bu tavır Efendimiz’in Bid’at konusundaki keskinliğini ve ufacık bir aşırılığı dahi kabul etmediğiniz gösterir. Yine bir gün Efendimiz sohbetinde ‘’Bedeni uygun olan Pazartesi Perşembe oruç tutsun’’ dedi. Cemaatten bir adam çıkıp ‘’Ben her gün tutabilirim’’ deyince, ona da aynı şiddetle ‘’Benden değilsin’’ dedi. Görüldüğü üzere Efendimiz kendi zamanında bidat olma ihtimali olan her konuda kesin bir kararlılık göstermiş ve ‘’benden değilsin’’ gibi ağır bir cümleyle o kişileri engellemiştir. Ha keza, Efendimizden sonraki dönemlerde sahabe, tabiin, etba-ı tabbiin ve daha sonraki alimlerde sürekli olarak bid’atlarla mücadele etmişler. (Sahabe: Efendimiz görüp, hükümleri onun ağzından dinleyenler, Tabiin:Efendimizi görenleri görenler ve hükümleri onu görenlerden dinleyenler, Etba-ı tabiin: Efendimizi görenleri görenler ve hükümleri onlardan dinleyenler)
Bu konuda Nureddin Yıldız hocanın çok sağlam bir sohbeti var. Orada diyor ki; ‘’Din, Allahtan indiği gibi korunduğu zaman dindir. İnsan eli değdiği zaman din değildir. İnsan eli değdiği zaman bu yahudilik gibi olur. İslama eğer falanca hocanın falanca kişinin ilavesi gelirse bu bid’at sayılır. Düşünsenize, herkes hoşuna giden bir şeyi ibadet mantığıyla dine ilave edecek olsa, bu dinin ucuğu bucağı olmaz ki! Yeryüzünden bir milyar müslüman var, 100 e yakın ülke ve bu ülkelerde 1000’e yakın var, her birinin bir kültürü bir anlayışı var. Bunların hepsinden bir ilave edecek olacak olsa bizim namazımızın yüze yakın alternatifi olması lazımdı. Yani dine ilave yapmak, dini inkar etmekten farklı bir şey değildir. Ha, bu kabul etmeyeyim diyorsun, ha hadi bunu değiştirelim diyorsun. Aynı şey!
Maide Suresi 3.ayetinde şöyle bir ayet var; ‘’Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim. Ve üzerinizdeki ni’metimi tamamladım. Sizin için dîn olarak İslâm’dan razı oldum.’’ Kemale erdirdim demek, onda bir eksiklik yahut bir fazlalık olmadığını belirtmek demektir. Aynı şekilde yeni eklemelere ve çıkartmalara ihtiyacı olmadığını da açık açık söylemektir. Hemen buna da çok tanıdık örnekler vermek istiyorum. Evinizde bir hastanız var, bunun için çok üzülüyorsunuz. Bu yüzden ilk aklınıza gelen insanlardan dua istemek oluyor. Çok güzel, tabi ki isteyin. Sonuçta kimin duası kabul olur bilinmez derler. Sonra içlerinden biri çıkıp duruma üzülüp diyor ki; ‘’Falanca yerde falanca hoca varmış, bir suyun içine tükürüyormuş onu içince iyileşiyormuşsun’’ ??????? Hemen gözlerini yerinden çıkacak kadar büyük açıp, karşınızcdakine ‘’ya yüüüürüüü git!’’ diyesiniz geliyor dimi? (-en azından ben buna inanmak istiyorum) Sonra siz dua istemeye devam ederken çok sevdiğiniz biri daha gelip; ‘’şifa için 3000 salavat dağıtılıyormuş, gel biz de dağıtalım belki iyi olur’’ diyor. Hıı, bir bakalım. Salavat, Efendimize salatu selam. Hıı, aslında güzel bi anlamı var. Yani, ım şey kem küm. Olur aslında ya mantıklı, sonuçta hayırlı bi şey bunun günahı mı olurmuş ki. Hooop, gelsin bidatlar! Günümüzde en yoğun bidatlar, bu şifa için, kısmet için, niyet için okunup okutulan sayılı sure yahut salavatlardır. Nureddin Yıldız hocaya, bu sayılı salavat işi bid’at mıdır diye bir soru sormuşlar, o da ‘’Bu bid’at bile değil, dini oyuncak etmektir, dinle apaçık oyun oynamaktır’’ demiş. Ah ne de güzel demiş. İçinizden ee o zaman hastlarımız için ne yapacağız diyorsunuz dimi? Hiç aklınıza gelmiyor Kuran okumak. Şu sure bu sure değil, hani direk okumak. Allah bu kelamı bizim için gönderdi, Kuran her müslümana şifadır dedi. Buna sığınıp, buna teslim olup, buna tevekkül edip Kurandan birkaç ayet okumak gelmiyor dimi aklınıza. Heh işte, biz o kadar bid’at bataklığına düşmüşüz ki, imanımızı bile şu kadar şundan çekerek kurtarmak zorunda kalacağız diye korkuyorum! Yunus Suresinde şöyle bir ayet var; ‘’ Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” Yani başımıza gelecek her türlü belayı, musibeti, hastalığı giderebilecek kişi yalnız Allahtır. O onun giderilmesini istemediği müddetçe tüm dünya sizin için şu kadar sayı ile şu kadar savalat yahut sure okusa fayda vermez.
Konuyu daha fazla uzatmadan, doğru bildiğimiz en yaygın bidatlardan örnek vermek istiyorum. Yalnız bunu yaparken, birinizin gelip beni tekfir etmesinden de korkmuyor değilim. Çünkü günümüzde bazı şeylere bidat demek, sünneti inkar edenler grubuna girmek demek. Bu durumda hemen karşınıza dikilip, sen hangi cemaattensin, sen hangi hocaya uydun böyle bağırmaya başlarlar. Çünkü benim kendi aklım yok! Çünkü ben bunu kendim düşünemem. Muhakkak bir hocaya uymam lazım, afedersiniz salağım da biraz ben! Her neyse, sinirimi bir kenara bırakıp en genelinden başlıyorum. Mevlid, bid’attır, bunun yerine toplanıp Kuran okumak varken mevlid okumak, onu Kuran’ın yerine koymaktır. Kandiller bidattır, bizim için belirlenmiş tek mübarek gece Kadir gecesidir, onun için bile yapılması bildirilmiş ibadetler yoktur. Şu sureyi şu kadar okumalı yönündeki birçok faaliyet bidattır, bunlar içinde sahih olanlar neredeyse yok denecek kadar azdır. Namaz sonrası tesbihleri 33 kere çekilmelidir, fazla çekeyim daha çok sevap olsun diyerek 40 çekmek bidattır. İnce çorapla ayağı mesh etmek, bidattır. Sünnet ve farz namaz arasında dua yahut tesbihat yapmak, bidattır. Aşure gününde, aşure pişirmeyi ibadet sanmak bidattır, bu komşularımızla aramızdaki yardımlaşmayı güçlendirmek için yapılan bir ikramdır. Ölü evinde helva dağıtmak, 3-7-40-52. günlerinde evde kuran okutmak bidattır. Bunun yerine bireysel olarak kuran okumak daha hayırlıdır. Yatırlara mum dikmek, bidattır. Gökte Allah var demek, Allah dede tabiri kullanmak bidattır, bunun yerine çocuklara Allah’ı anlatmanın daha sağlıklı yollarını bulmak gerekir. Türbe ve camilerde, tavaf eder gibi dolanmak bidattır, yatan kişinin ruhuna bir fatiha hediye edip çıkmak yeterlidir. Kara kedinin uğursuzluğu inanmak bidattır. Gece tırnak kesilmez, temizlik yapılmaz, incir ağacı altından geçilmez tarzı korkular bid’attır. İki bayram arası düğün yapılmaz inanışı bidattır. Sol göz seyirmesinin kötüye, sağ göz seyirmesinin hayra yorulması bidattır. Ezan okunurken köpek havlamasını kötüye yormak bidattır.
Son olarak bir şeye daha değinme ihtiyacı hissediyorum. Şimdi bazılarınız diyor ki; ‘’Bu kadar doğru bildiğimiz yanlış varken, bu kadar ibadet olarak gördüğümüz ama bidat olan faaliyet varken, biz nasıl işin içinden çıkacağız. Nasıl anlayacağız o şey bidat mıdır, değil midir? ‘’ Bunun için islamı tanımak zorundasınız, bunun için sünnetleri bilmek zorundasınız, bunun için hükümlerin ayrıntısını bilmek zorundasınız. Namaz kılıyorsunuz diye namaz konusunu bildiğinizi düşünmeyin mesela, birçok ayrıntısı var. Fıkıh kitapları sayfalarca namaz konusu anlatıyorsa, bilmediğiniz bir şeyler muhakak olacaktır. Yani demem o ki, tam olduğunuzu sandığınız konularda bile eksik olabilirsiniz, bolca araştırın. Dinimiz aşırılığı sevmez bunu unutmayın ve duyacağınız her şeyde bunu sorgulayın. Evet son ve en büyük sıkıntımız! Sorgulamaktan çekinmeyin! Evet dinimiz mantık dini değildir bla bla bla, ama kuran bizim akletmemizi sorgulamamızı istiyor. Şimdi bunu yanlış anlayıp kurandaki mucizeleri sorgulamaya kalkamayın. Kaş yapayım derken göz çıkarmadan bu yazıyı bitirmeliyim galiba! 🙂
Hepimize bidatsız günler diliyorum gençler.
Ayrıca bu kitabı alın!
Bak bir daha söylemem, alın!
konu ile ilgili harika bir sohbet için Tıktık!
Allah razı olsun cok bilgilendirici bir yazı olmuş
Ohoooy! Yine bir yazınızı okuduktan sonra “biz niye kanka değiliz ama yeeaaaa” dedim.. Allah razı olsun, bu yazı herkes tarafından okunmalı ve en önemlisi idrak edilmeli! Sizi tanımadığım halde sevdiğimi hissediyorum, bu iyi bir şeye işaret olmalı.. :))) vesselâm!
özür dileyerek ” Kandiller bidattır, bizim için belirlenmiş tek mübarek gece Kandil gecesidir, onun için bile yapılması bildirilmiş ibadetler yoktur.”
tekrardan kandil gecesi yazılmış, Kadir gecesi’mi olacaktı acaba yoksa ben mi yanlış anladım??
evet cok teşekkürer ben bu yanlışı farketmemiştim, ilk uyaran da siz oldunuz,minnettarım 🙂
meal okumaları notlarınızı çıktı almamı kolaylaştıracak mail atmıştım size ama gelmemiş.rica etsem uygun olduğunuz zaman bakabilirmisiniz maillerinize..teşekkürler ☺️
Mailiniz gelememiş muhtemelen tekrar atarsanız sevinirim ☺️
Selamunaleykum :), yazilariniz icin, emekleriniz icin Allah’im sizden razi olsun, umarim yazilarinizin hic sonu gelmez, ve bizde her daim faydalaniriz. Almanya’da dogup büyüdügüm icin, türkcem malsef cok iyi degil, bundan dolayi bazen okudugum kitaplarin icerigini tam olarak anlamadigimi düsünüyorum. Sizin yazilariniz ise bana, “he iste”, keske bize hep böyle anlatilsa dedirtiyor. Gelelim Bid’at ile ilgili soruma, Mevlid’in Bid’at oldugunu yazmissiniz. Cevremde bir cok insan, yeni dogan bebegi icin mahalledeki hanimlari toplayip Kur’an okutup Dua ediyor. Bu Bid’at midir? Geri dönüsünüz icin tesekkür ederim.
Allaha Emanet olun
Hava
aleykümselam havva hanım, çok teşekkür ederim düşünceleriniz ve güzel sözleriniz için 🙂
Sorunuza gelecek olursak, yeni doğan bebekler için kuran okutulması iyi bir düşüncedir, fakat bizler bunların ucunu öyle kaçırdık ki bu oturmalar bir kuran okutmaktan cok show haline geldi. Yine de bebekler için kuran okutulması sakıncalıdır diyemeyiz, fakat bunun sünnete ve dine dayatılacak bir tarafı da yoktur. Yani bu mevlüdü okutmanın sevap oldugunu savunmak abes olur 🙂