Her yaş grubundan binlerce insan yapmak istediği birçok şeyden saniyeler içinde vazgeçiyor. Oysa yapmaya yetecek gücü, kabiliyeti, aklı ve zekası kendisinde mevcut. O halde niye vazgeçiyor diye sorduğumuzda ise genel olarak 2 farklı cevapla karşılaşıyoruz. Birincisi, genel olarak her konu için söylenebilecek ‘’Canım çekmedi, başka zaman yaparım.’’ cümlesi. İkincisi ise dini konularda söylenen ‘’Nefsime ağır geliyor, içimden gelince yapayım.’’ bahanesi. Açıkçası ilk cümle beni çok ilgilendirmiyor, alanım ikinciye çalışmak. Ama bu ikisi birbiriyle o kadar bağlantılı ki, mecburen ikisi de açıklayacağız.
Aylar önce bir sohbette hocamız ‘’Canım çekti cümlesi nefsi en çok şımartan şeydir. Her canının çektiğini yapması insana imtihan olarak yeter.’’ demişti. Burada anlamamız gereken şey, canımızın çektiğini yapmamız şımarıklıktır düşüncesi değil. Burada konu, iyi ya da kötü ‘’Nefse istediğini vermek’’ O halde, canım çekti yaptım ile canım çekmiyor yapmayacağım cümlesi arasında bizim için hiçbir fark yoktur. Her ikisi de bizim için, nefse istediğini vermek ve zamanla nefsin kölesi olmak demektir. Canım ders çalışmak istemiyor, canım film izlemek istiyor. Canım pırasa yemek istemiyor, makarna yemek istiyor. Canım onunla konuşmak istemiyor, bununla konuşmak istiyor. Bunlar küçük örnekler, fakat her alanda rahatlıkla çoğaltıp büyütebiliriz. Konuyu getirmek istediğim yer, gündelik konularda hayatımıza giren bu nefis köleliğinin, dini konularda canımıza okuyor olması. Sen miydin herşeyi canının istediği gibi yapan dercesine, yüzümüze yüzümüze vuruluyor o büyük gerçek. Farketmeden yaptığımız her küçük hata, umursamadan çiğnediğimiz her küçük yasak, bilmiyor gibi yaptığımız her helal-haram meselesi bizi zamanla ibadetlerimizden ve salih amellerimizden uzaklaştırıyor. O zaman da devreye ‘’Nefsime ağır geliyor’’ bahanesi çıkıyor. Hayır kardeşim hayır, aslında nefsine ağır gelmiyordu. Sen ‘’Benim canım, benim canım, benim canım’’ diye o kadar direttin ki, bak bakalım senin canın mıymış diye yüzüne vuruluyor. Bir de hemen arkasından ‘’Huşumu kaybettim, böyle namaz kılınmaz.’’ vesvesesi geliyor. Hayır kardeşim hayır, asıl o zaman kılacaksın. Ben nefsime uymayacağım, ben şeytana uymayacağım, ben gaflete düşmeyeceğim, Allah rızası için bu namazı kılacak, bu Kuran’ı okuyacak ve huşumu geri vermesi için Rabbime dua edeceğim diyeceksin. Yapman gereken bu. Yapman gereken, namazı terkedip, içinden gelmesini beklemek asla değil. Yapmadıkça nefsine daha ağır gelecek. Yaptıkça şeytan seninle uğraşmayı kesecek. Bakın ne kadar da basit.
Tabi tüm bunlar olurken bir yandan da somut olarak bir gayret göstermek şart. Yani durduğun yerde, öyle çemkire çemkire namaza kalkar, öyle yalandan iki yatar kalkarsan sana huşu da geri verilmez, ibadet aşkı da. Bunun için bir şeyler yapman gerek. Gerçekten istediğini belli etmen gerek. Rabbini bu sefer hakettiğine inandırman gerek. Bu sefer sana vereceği ibadet etme hakkını kaybetmeyeceğine, o hakka sahip çıkacağını göstermen gerek. Bunu göstermek için kimi günlerce teheccüd kılar, kimi sayfalarca Kuran okur, kimi saatlerce zikir çeker. Yapmayın diyebilir miyim? Bunlar geçersiz, bunlar kabul olmaz diyebilir miyim? Asla. Sadece ufak bir tüyo verebilirim. Bir hadis tüyosu; ‘’Amelin az ve sürekli olanı makbuldur.’’ Yani bugün pişmanlıkla sarıldığımız ibadetleri, yarın geri kazanınca birden bırakmak yahut zamanla azaltıp daha sonra kesmek bizi bulunduğumuzdan çok daha büyük bir bataklığa çeker. Efendimiz, bu sözü söylerken bizim nefislerimizin kölesi olacağını görmüş olmalı. Dünya metalarının bizi bir yerden bir şekilde kendine çekeceğini biliyor olmalı. Bu hatalar başıma bir daha gelmez diyemeyiz, gelir. Dünyaya kanmam diyemeyiz, kanarız. Hata etmem diyemeyiz, ederiz. Büyük konuşamayız, yoksa yarın yaşarız. Ama tedbir alırız. Ama hayata yayarız. Ama sünneti düstur edinir, ahlakımız yaparız. Yapamaz mıyız? Çok mu zor? Hayır, inanın hiç zor değil. Sadece gayret, samimiyet, sabır ve dua. Bakın bu dördü çok önemli. Gayret edeceksiniz, elinizden geleni ve bazen fazlasını yapacaksınız. Samimi olacaksınız, pes etmeyeceksiniz, canım çekmedi demeyecek, zor görünce kaçmayacaksınız. Ve sabredeceksiniz. Hemen olmaz, bugün olmaz, yarın olmaz. Bekleyeceksiniz. Mucizeniz hangi vakit namazınızda, Kuran’ın hangi sayfasında bilemezsiniz. Bu yüzden ömrünüz boyunca devam edeceksiniz. Ve tabi ki, dua. Duamız olmasa ne ehemmiyetiniz var ayetini unutmayacak, her an dua edeceğiz. Önce alıskanlık kazanmak için edeceğiz, sonra ahlak olsun diye edeceğiz, sonra karakter olsun diyeceğiz, sonra kalıcı olsun diyeceğiz, sonra hakkıyla olsun diyeceğiz, sonra rabbim kabul et diyeceğiz, sonra sonra sonra. Sonrası gelmeyecek, cenneti garantilemek yok, cennete gitmek var. Gidene kadar devam edeceğiz.
İşte bu yüzden plan yapacaksınız. Karar vereceksiniz. Program oluşturacaksınız. Liste çıkaracaksınız. Fedakarlıklar vereceksiniz. Vazgeçeceksiniz. Acıyacaksınız. Üzüleceksiniz. Yorulacaksınız. Düşeceksiniz. Ayağa kalkacaksınız. Tekrar düşeceksiniz. Sürüneceksiniz. Ama bir gün tekrar kalkacak ve koşacaksınız. Buna inancaksınız. Buna inanmak zorundasınız.
O halde ben artık konuya gireyim ve şu plan program işinden bahsedeyim. Bu yazıyı yazma sebebim, kardeşlerimin ve ablalarımın bana sürekli ne yaptığımı soruyor olması. Ve nasıl yaptığımı. Yorulmuyor musun diyorlar, yerde uyuyakalıyorum diyorum. Pes etmiyor musun diyorlar, birden yetişmesi gereken herşeyi bırakıp uyuyorum diyorum. Zor gelmiyor mu diyorlar, çok güzel planlar oluyor ben eşek gibi evde oturuyorum diyorum. Sıkıntı çıkmıyor mu diyorlar, bilgisayarım bozuluyor, yazdıklarımı kaydetmeyi unutuyorum, kitaplarım kayboluyor ve aklıma bazen hiçbir şey gelmiyor diyorum. E o zaman plana nasıl uyuyorsun diyorlar, plan benim diyorum. Plan benim arkadaşlar. Yapmam gerekeni bildiğim sürece sorun yok, kendime vakit tanıyorum. Ama yine de illa bir program soranlar için buraya sürekli değişen ama hiç eksilmesin diye dişimi tırnağıma taktığım şu programı bırakıyorum;
1)Sabah namazına muhakkak kalkarım. Namaz tesbiherini ve sevdiğim duaları ve o haftanın esmaül hüsna zikrini çekmeden yatmam. Ola ki namazı kaçırırsam, sabah uyanır uyanmaz kılarım. Vakit geçti demem, kerahate kadar vaktim var bilirim. Bırakırsam kalır, kalırsa şeytan kazanır, böyle inanırım.
2) Sabah uyanınca kahvaltımı yaparım, internette gezinirim, haberleri okurum, sosyal medyada dolaşırım, işlerimi hallederim. Öğle ezanına kadar kendime vakit tanırım. Böylelikle öğleden sonra bahanem olmaz. Yeterince dinlendim derim. Fakat öğleden sonra işim varsa, bir yerlere yetişmem gerekiyorsa, erkenden kalkar saatli bir plan yapar ve öğleden sonra olan işlerimin yarısını halleder, yarısını geceye bırakırım.
3) Öğle ezanını duyar duymaz işlerimi bırakır ve abdeste giderim. Eşorfmanlarımdan kurtulur, temiz kıyafetler giyer, namaza hazırlanır ve o saate kadar dinlenmiş oluşumun hakkını veririm. Öğleni kılar, tesbihlerimi çeker, cüzümü okurum.
4) Sonra ders çalışırım. Ne ders olursa. Bazen dünyalık araştırmalar peşine düşerim, bazen ilim. Bazen Akaid çalışırım, bazen Edebiyat. Bazen hadis araştırırım, bazen yazı yazarım. Bazen dini kitaplar okurum, bazen ilmihal karıştırırım. Bazen bloga yazı yazıyor olurum, bazen yazı okurum. Ama yalnızca bilgilendirecek şeylere vakit ayırırım. Saat koymam, doyana kadar.
5) İkindiye doğru bırakırım. Bir kahve yaparım, biraz internette gezerim. Aralarda zaten telefonuma bakarım ama bu esaslı bakmaktır. Tek tek gezerim, tek tek okurum. İkindi okununca, kılar ve günlük surelerimi okurum. Cuma okurum mesela, en çok Cuma. Sonra aklıma ne geliyorsa. Bazen okumam mesela. Sonra yatarken huzursuz olur, hemen okurum.
6) İkindiden sonra evle uğraşırım. Yemek yaparım, annemle gezerim, kardeşim gelir ödevlerini yaparız, komşuya giderim kahve içeriz, arkadaşa giderim çay demleriz, televizyon açarım boş boş izleriz.
7) Akşam ezanı okunup namazı da kılınca meal okumaya başlarım. Gündüz okumadıysam saatlerce odadan çıkmam. Gündüz okuduysam bir saate biter işim. Meali okurum, tefsir notlarımı okurum, blogu okurum, düzenleme yaparım, yayıma hazırlarım. Duyurusunu hazırlarım. Hepsi bitince maillere cevap veririm ve bilgisayarı kapatırım.
8)Yatsı okunmuş olur, yatsıyı kılarım. Tesbihlerimi çeker çay demlerim. Ailemle çay içer yahut gezmeye giderim. Saat 9-10 olduğunda odama çekilir, günü değerlendiririm. Notlarımı kaldırır, kitapları toparlar, okuduklarımı işaretler ve sonra uzanırım. Biraz telefonla uğraşınca, kızarım kendime, tesbihi alırım. Tesbih uykumu getirmezse meali okurum. Meal getirmezse kalkar abdest alırım. Abdest alınca hemen uykum gelir, kuran okumaya niyet edemeden yatağa geri girerim. Şeytan beni oyalayacakken ben onu güme getirmiş olurum. Ve uyurum.
9) Gün içine muhakkak sünnet uygulaması koyarım. Bir ayeti muhakkak birine anlatırım. Kimseye anlatamazsam vatsapta arkadaşlarıma anlatırım. Bir sünneti muhakkak birinin yanında yapar, niye yaptığımı açıklarım. Bu önemli. Bu tebliğ çalışmasıdır. Müslüman vazifesidir.
Evet arkadaşlar ben okumuyorum, çalışmıyorum. Bu yüzden günümü istediğim şekilde planlayabiliyorum. Fakat bu saydıklarımı sizin için çalıştığım günlere göre de yazacağım.
1)Sabah namazı. İstisna kabul etmez.
2)Öğle namazı. İstisna kabul etmez.
3)İkindi namazı. İstisna kabul etmez.
4)Akşam namazı. İstisna kabul etmez.
5) En geç işten gelen insanı bile göze alarak saat 8’de evde olduğunuzu varsayıyorum. Erken gelenler dinlenip, iyice yorgunluk çökmeden cüzlerini okuyabilirler. Evet ya, cüz. Hatiminiz olmalı muhakkak. Her gün okuduğunuz bir hatiminiz. 8’de ancak eve giriyorum diyenler 9’a kadar vakit tanısınlar kendilerine. Sonra hemen Kuran okumasınlar mesela, dinlenmek isterler çünkü. Uzansınlar meal okusunlar. Meal tesettür gerektirmez, abdest gerektirmez. Tek türkçe yazılı meal yoksa, cepten okusunlar falan işte. Biraz dinlenince kalkıp cüzlerini okusunlar.
İster önce cüz sonra yatsı, ister önce yatsı sonra cüz. Her türlüsü kabul. Bahaneler de kabul. Ama kılmamak ve okumamak kabul değil.
6)Sonra bir çay içsinler, ev halkıyla takılsınlar. Televizyon mu izlerler, film mi izlerler, dizi mi takip ederler ben bilmem.
7) Sonra bir masa başına geçip, ilmihal karıştırıp ilim alsınlar. Yarım saat bile kabul, internetten bile kabul. Hiçbir şey yapasıları yoksa, suffagah.com’dan sohbet videosu izlesinler uzanıp. Ama ilim alsınlar. Uyumadan muhakkak yeni bir şey öğrensinler.
8)Herşey bitip odaya çekildiklerinde, yatağa girsin biraz telefona baksın ve sonra tesbihlerini alsınlar. Uyumadan önce haftalık esmaül hüsna zikrimize katılsınlar. Ya da bize katılmak istemeyenler tevhid ceksinler, salavat ceksinler, subhanallah ceksinler ama ceksinler. Telefonla değil, zikirle uyusunlar. Sabaha kadar melekler basında onlara sevap yazsınlar.
9)Ve işte çalışanlar, okuyanlar ve bir türlü evde durup bunları yapamayanlar için en önemli madde. Tebliğ. Biz evdeyiz diye, bir iki insanı zor buluyoruz. Ya da her gün aynı insanlara anlatmak zorunda kalıp, çeşitlilik arıyoruz. Ama siz her gün bir iş arkadaşınızı, bir sınıf kankanızı, bir otobüs amcasını, bir hastane teyzesini sıkıştırabilirsiniz. Evden çıkarken bir ayet kestirin gözünüze ya da geceden meal okurken altını çizdiğiniz bir ayeti. Yahut bu hafta uygulamaya calıstgınız bir hadisi anlatın. Her gün farklı birinin yanında yapıp anlatın işte çok kolay. Tebliğdir bu, hal ile tebliğdir. Tebliğlerin en güzeli, en bereketlisidir. Bir de mesela sünnetler demişken, #yeniyilkuralları var. Sayfada birkça yazı öncesinde, her hafta güncellemeye calısıyoruz mesela. Neler yapabiliriz, nelerle hayatımızı güzelleştirir, nasıl başarırız falan anlatıyoruz kısa kısa. Bir de Kitap Önerileri var blogda, oradan faydalanabiliriz listelerimizi oluştururken.
Her yazdıgımız madde için bir hafta veriyoruz kendimize, hafta ya da haftalar. Ama bir gün muhakkak diyoruz.He bir de şimdi diyorsunuz ki, her gün mü böyle olacak? Her gün mü böyle yapıyorsun? Yok efendim yılda bir yapıyorum. Yahu ne saydım da ne bu kadar zor geliyor? Kuran dedim, azalt istersen bir sayfa oku. Meal dedim, azalt istersen bir ayet oku. Namaz dedim, azalt istersen farzdan kıl. İlim öğren dedim, seç yukardan birini, her gün bir paragraf oku istersen. Sünnet dedim, azalt istersen suyu oturarak içtim de geç. Tebliğ dedim, azalt twit at kurtar istersen. Azalt, çoğalt yani bize farketmez. Ne yaparsan kendine, edersin kendi kendine. Sonuçta ben de, her gün bu rahatlıkla evde durmuyorum. Yeri geliyor mealimi otobüste, Kuran’ı mı hastane sırasında, tesbihlerimi yolda, namazımı cafe’de yerine getiriyorum. Ama bunlar farzlar, bunlar farz kadar önemli sünnetler, biliyorum ve vazgeçmiyorum. Azaltıyorum ama vazgeçmiyorum. Akşam eve geldiğimde, kaçta gelirsem geleyim, huzurlu oluyorum. Kuranımı okudum, namazlarımı kıldım, mealimi okudum, tesbihlerimi çektim oh be diyorum. Bir araştırma yapmamış, bir yazı yazmamış, biraz ilim almamışım deyip üzülüyorum ama yarın ilk iş onu yaparım deyip kendimi rahatlatıyorum. Yarın olduğunda fazladan calısmıyorum mesela. Hem dün, hem bugün yerine birkaç sayfa fazla okumuyorum. Dün vaktim yoktu bugün var diyorum. Araştırma hobidir, hobi olarak kalsın, zevk versin, sıkmasın, bunaltmasın, kendinden ayırmasın diyorum. Ve dediklerimin tümünü yapabilmek için dua ediyorum. O zaman ne diyoruz;
Gayret, Samimiyet, Sabır ve Dua.
Allah sizden razı olsun bizde sizin bu yazınızdan birkaç dakika önce arkadaşımla yapmamız gereken ama bir türlü yapamadığımız ve içimizdeki o büyük huzursuzluktan bahsediyorduk konuşmamız bitti ve sizin mailiniz geldi bir ışık gibiydi Rabbim tebliğ edenlerin sayısını arttırsın bizleri de tebliğ edenlerden etsin inşallah..
oy maşallah ne güzel tevafuk, Rabbim daim etsin yolumuzda inşallaaah 🙂
Maşaallah barek ALLAH dolu dolu.bir hayat boşa gitmeyen saatler,….
estagfirullah, bosa giden nice vaktim var benim de :/
Bir ömrü kurtarmak… Belki insan yanında biri can çekişse, kendini paralar onu iyi edecek onun “ömrünü kurtaracak” diye de, dönüp kendi can çekişmesine kulaklarını tıkar, kalbini kapatır, gözlerini yumar…
Hep bir iç daralması yaşar, günler koşa koşa geçiyordur üzerinden, yalnızlık duygusu öylesine baskındır ki gaflet uykusuyla uyanır her sabah, her gece yatağa girerken tekrarladığı tek şey zavallı nefsine acımaktır…
Böylece yer bitirir ömrünü insan.
“…İsrâf etmeyin; çünkü Allâh isrâf edenleri sevmez.” (el-En’âm, 141) Yüce Allah’ın sözünden tutar da parayı anlarız cebimizi ısıtan, çeşmedeki suyu anlarız, kılık kıyafetimizi anlarız da beyhude giden vakti anlamayız, hoyratca harcanan ömrü, boşa geçen saatleri, gayesiz sonlanan günü, manasızca derin uykulara ayrılan zamanı anlamayız. O kadar aciziz işte!
Tabi acizliğin ardına sığınmak da olmaz.
Çünkü yine Yüceler Yücesi buyuruyor ki : ” Biz insanın kaderini çabasına bağlı kıldık.”
Demek ki çaba şart.
Yazınızı okurken aklımdan ve kalbimden geçenler bunlar oldu.
Demek ki öğrenmek isteyen öğrenir, yapmak isteyen yapar, çabalayan kazanır.
Tabi ki tüm bunları yaparken Allah’tan yardım istemeyi ve O’na tabi olmayı unutmamak gerekiyor.
Sonrasında zaten Rabbim dikenlerden güller, sarp kayalardan yollar açtırıyor.
Ağzınıza ve kaleminize sağlık.
Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Allah razı olsun. Günümü planlamama vesile oldunuz.
cok sevindim inşallah daha bereketli günler duası ile 🙂
Gerçekten sizinle karşılaşmış olmam Takdiri İlahi Rabbim sizin gibi insanlardan razı olaun. Annemjn duaları boşa çıkmıyor. Yoluma doğru insanlar çıkıyor,ortak davalarda ortak mücadele etmek için çabalıyoruz Allahın izniyle. Sevgiyle kalın İnşaallah
Allah sizlerden de razı olsun inşallah, ne güzel sözler bunlar. Muhabbetimiz daim olsun, çok öpüyorum 🙂
Bu yazı benim “başucu” yazım oldu artık..kopar gibi olduğumda yeniden tutunmak için..
Azalt ama bırakma! Asla! İnşallah…
Selam sevgi ve dua ile..
elhamdulillah, ne büyük mutluluk verdiniz bana.
dua ile 🙂
merhaba bir arkadasım bana sürekli su tarz sorular soruyor. örneğin savaş bölgesin deki çocuğun imtihanı ne diyor. sılahı sıkanın imtihan çocuğun degil ki diyor. rabbim o çocukları niye kurtarmıyor diyor. yada kızına tecavüz eden baba için, imtihan babanın o küçük kızın sucu ne ki dünyada yıllarca öz babası yüzün den tecavüz edilmek zorun da diyor. bu dünyada yasama sansı vermemişsin diğer dünyada o kıza cennetini versen ne yazar diyor. cevap veremiyorum. bu sorularının çoğuna tatmin olmuyor verdiklerim den de. rabbime inanıyorumm diyor onun hikmetin den sual olunmaz diyor. o tek diyo ama dönüp dolasıp burda kalıyor. bunlarla ilgili ona okutabilecegim bir yazınızı umutla bekliyorum.
Merhaba, arkadaşınıza ne cevap verirseniz verin kalbi bir tatmine ihtiyacı var. Kimsenin imanı hakkında laf edemem, lakin imanı güçlendirecek ve daha sıkı teslim olmasını sağlayacak ibadetler yapmasını önerebilirsiniz. Belki bundan sonra bu konuyu daha net anlayabilir 🙂
Umre den yeni döndüm ve böyle bir plana acil ihtiyacım vardi ki orada teneffüs ettiğim havayı bi nebze buralarda da yaşayayim dünya mesgalesi içinde kaybolmasın hissettiklerim boğazımda dugumlenenler..Allah razı olsun kitap önerileri ni hemen uygulamaya geçiyorum inşallah diğer önerilerle birlikte Allah gayretimiZi artirsin ☺
Allah kabul etsin ve cümlemizden razı olsun inşallah 🙂
Allah sizden razı olsun. Şuan gönlüme merhem oldunuz. Gayret, samimiyet, sabır ve dua inşaAllah.
Cümlemizden razı olsun inşallah, dua ile 🙂
Allah sizden razı olsun.
Bir sorum olacaktı. Sabah namazına kalkamadigimiz ve uyanınca kildigimizda sunnetide kiliyoruz değilmi öğlen kerahat vaktine kadar. Birdeo zaman niyeti kaza diye mi etmemiz gerekiyor ?
Hayırlı günler…
Allah cümlemizden razı olsun, kaza diyet etmenize gerek yok. Vaktsi hasıl olmuş sabah namazı diyorum ben ama farklı niyetler de duydum bu konuda. 🙂
iyi akşamlar , ne zamandır meal okumaları için sitenize giriyorum ve en çok dikkatimi çeken bu yazıyı yeni okumak nasip oldu . Allah razı olsun çok güzel yazmışsınız , bizim için de inşallah örnek teşkil eder yani en azından benim için 🙂 Aslında bir günüm bir öncekinin aynısı olunca çok içerliyorum bu kadar donanıma sahipken(çok şükür) bunları kullanmamak ihanetmiş gibi geliyor ama bir yandan da bir türlü nasıl yapacağıma karar veremiyorum. Şu an kpss ye çalışıyorum yalnız tüm gün sadece ona yoğunluk verince huzursuz oluyorum 🙁
İnşallah bu yazı neyi nasıl yapmam gerektiğine dair bana fikir vericek 🙂
İyi akşamlar, cok sevindim böyle güzel bir amaca hizmet etmiş olmasına. İnşallah kararanızı en kısa zamanda uygulamak ve daim devam etmek nasip olur 🙂
Sizi yeni tanidim Allaha şükürler olsun size sarılıp ağlamak istiyorum uzun zamandir ilk kez bir insandan boyle feyz aliyorum vatsap tan yazdiginiz tebliğ ettiğiniz kimselerden olmak dileğiyle
Yazınız çok güzel olmuş Allah razı olsun. Yalnız ufak bir düzeltme: “öğlen okunana kadar vakti var” demişsiniz. Öğlen okunmadan bir müddet önce kerahet vakti başlar ve öğlen okunana kadar devam.(Güneşin tam tepe noktasından batıya meyledene kadarki zaman dilimi) Bu vakitte farz, vacip, sünnet… hiçbir namaz kıılınmaz. İİlmihallerden “namaz kılmanın mekruh olduğu vakitler” bölümünden detaylı bilgi edinebilirsiniz. Selametle kalın..
çok teşekkürler, hemen düzeltiyorum 🙂
Ya gerçekten inanmıyorum su an şoktayım ?
Size günlük programla ilgili mail atmak için girdim o yazıyı oku şunu oju derken bu yazıya denk geldim. Ve ne kadar mutluyum anlatamam Güzel Gönüllü Gönül Hanim?
Allah bir değil bin kere milyon kere razı olsun.
O kadar düzensiz plansız bir yaşantım var ki ne yapsam nasıl etsem derken Rabbimin tevafuguna bak ?
Gerçekten sadece küçük bir kıpırdanma bekliyor Rabbim bizden O da koşarak geliyor biz kıpırdanınca Elhamdülillah?
Selam ile…
yaaa nasıl güzel bir tevafuk olmuş, hamdolsun.
inşallah rabbim kararlarınızı uygulamanız da yardımıncınız olsun, dua ile 🙂
Allah razı olsun, sürekli girip acaba neyden faydalanabilirim diye bakıp, çıkıyorum.
Acaba yararlı olabilecek tavsiye ettiğiniz başka bloglar da var mı?
Hayırlı akşamlar 🙂
Yazılarınızin devamını okumak dileğiyle…