Bir saniye

Gönül Ayyıldız

Updated on:

Sabah metro koşturmasından sonra aynı hatayı ikinci kez yapmamak için adımlarımı biraz yavaşlattım. Hatta yürüyen merdivenlerin sağ tarafında beklemek nasıl bir duyguymuş ilk defa tattım, neredeyse uyuya kalacaktım. Yinede acele etmedim, bekledim ve bekledim. Sonra sabrımdan ötürü kendimi takdir ettim. Çünkü ciddi bir direniş gösteriyordum, bu iyi bir şeydi. Sonra treni bekledim, tren geldi, kapılar açıldı, aslında boş yerler vardı fakat onları aşırı hızlı olanlar kaptı. Bana da kapı kenarındaki demirler kaldı. Tam o sırada yürüyen merdivenlerden atlayarak gelen bir genci izlemeye başladım. Merdivenleri beşer beşer iniyor olabilirdi, hatta bir an tekledi, düşecekti, düşmedi, hızlandı, zıpladı, koştu, kapıya yaklaştı, kapı sireni çaldı, elini uzattı, kapı durmadı, eli sıkışacaktı, düdük öttü, elini çekmek zorunda kaldı, trene binemedi ve tren gitti. Bir saniye, yalnızca bir saniye daha erken çıksaydı evden, ya da otobüsten daha hızlı inseydi, ya da merdivenleri altı altı atlasaydı mesela belki de yetişecekti. O bir saniyeyi yakalamak için merdivenlerden yuvarlanacaktı belki, hatta belki eli sıkışıp kopacaktı ama yetişecekti. Ne değerli bir saniyeydi ama! Neredeyse karşılığında kendini sakatlayacaktı. İşte o an, koştuğum ya da durduğum, uçtuğum ya da süründüğüm, ağladığım ya da güldüğüm her saniye çok daha fazla anlamlandı. Rabbimin bana yaşamam için verdiği binlerce saniye! Karşılığında hiçbir şey vermem gerekmeyen binlerce saniye! Üstelik bu saniyeleri güzel geçirmem için verdiği binlerce nimet de cabası! Gören gözümden tutun, koşan ayaklarıma, karar veren aklımdan tutun hisseden kalbime kadar üstüne kafa yormadığım binlerce nimet! Sonra döndüm dedim ki kendime; koş ya da düş, kazan ya da kaybet, hızlan ya da yavaşla, gül ya da ağla ama muhakkak her saniyende sana onu karşılıksız nasip edeni hatırla.

Yorum yapın