İman ölçümü

Gönül Ayyıldız

Updated on:


Geçtiğimiz günlerde Efendimiz’in yaşamı boyunca sevdiği hiçbir şeye doya doya bakmadığını okudum. Buna evlatları, dostları ve sahip olduğu eşyaları da dahil. Hz.Aişe validemiz bu bilgiyi şu küçük örnekle teyid ediyor; Rasulullah buğday ekmeği ile kırmızı eti çok severdi. Fakat kendisini dünyaya bağlar ve Allah’ı anmaktan uzaklaştırır korkusuyla bunları bir yerde ikram edilmedikçe birlikte yemezdi.” Ki zaten biz sahih hadisler vesilesiyle biliyoruz ki, ömrünün çoğunu su ve hurma ile geçirmiştir. Merceği buradan tutup günümüze çevirirsem, çok büyük bir uçurum olur. Bu yüzden çok uzağa değil de, bu sözlerden birkaç yıl sonraya bakalım istiyorum. Mesela sahabeden biri, tabiinin halini gördüğünde onlara şöyle diyor; “Siz öyle ameller işliyorsunuz ki bunlar sizin gözünüzde arpadan daha küçük. Oysa biz onları Rasûlullah’ın zamanında helak edici günahlardan sayardık.” Bu cümleden sonra insan “Acaba bizim halimiz görse ne derlerdi?” diye düşünmeden edemiyor. Ki zaten hepimizin bunu durup bir düşünmesi de gerekiyor. Sadece bizim olanı ve ulaştıklarımızı lezzetli bulma cahilliğine düştüğümüzde beri her şeyi elde etmek istiyoruz. Gördüğümüz her şeyi! Dünyanın peşinden at gibi koşuyor, iş iman meselelerine geldiğinde Rabbimizin içimize mucizevi bir şekilde koymasını bekliyoruz. Dünyayla bağımız arttıkça, hesabımızın da artacağını sürekli unutuyoruz. Doya doya buğday ekmeği yemekten çekinenen peygamberden geriye başörtüsündeki iğnenin altınlığını gümüşlüğünü modelini tartışan bir ümmet mi kaldı sahiden? İş buraya gelmişken ben esas soruyu sorayım, sonra da herkesi kendi vicdanına bırakayım;Bu iman bizi dünyadan uzaklaştırmıyorsa cenneti kazandırır mı?

Yorum yapın