Dün Zarafet Okulu’nun son gününde “Dilde Zarafet” başlığı altında birçok noktaya değindik. Mesela dedik ki; Doğru sözün tek özelliği gerçek olması değildir. Aynı zamanda taraflara fayda sağlaması gerekir. Bu yüzden “Ben yalan söylemiyorum ki, gerçekleri söylüyorum.” ya da “Ben açık sözlüyüm, doğruları konuşuyorum.” demek Allah katında haklı bir savunma değildir. Bu sizin, bir tarafın hakkına girerken, sayısız insanı da boş muhabbet ile meşgul ettiğiniz, kimi kalplere de fitne ateşi düşürdüğünüz gerçeğini değiştirmez. Elbette söylenen söz gerçek olabilir fakat mümin için konuştuğu sözün sınırı gerçekliği değil faydasıdır. Hani bir Allah dostu, konuşmak için huzuruna gelen herkese sorarmış ya; “Burada anlatacağın şey bizim imanımızı arttıracak mı?” İşte, konuşmanın düsturu bu olmalı. Kaldı ki zaten bizim medeniyetimiz de, çok konuşmayı tasvip etmez. Biz de, insanın kendi içinde Rabbiyle hallettiği meseleler esastır. Bir sıkıntıyla mı karşılaştı ya da zalimin zulmüne muhattab mı kaldı? O zaman ya susacak sabredecek ya da az, öz, güzel konuşacak. Çinkü ne diyor Rabbimiz Musa’ya; “Firavun’u güzel söz ile uyar.” Firavun’dan daha mı zalim sizin muhattabınız? Ama zaten daha zalim olsun olmasın, biz her halükarda susmayı bilmiyoruz. Bir laf yedik mi, bin laf ile kavgaya giriyor, bunun adını da “Ağzının payını verdim” koyuyoruz. Hadi velev ki sustuk, söyleyecek sözümüz yoktu sustuk ya da gerçekten nefsimizin sesini bastırdık da o yüzden sustuk, hemen bir göndermeli laf yerleşiyor sosyal medyanın her mecrasına. Ne diyorlar mesela; “Suskunluğum asalatimdendir. Yoksa her lafa verilecek cevabım var. Lakin önce lafa bakarım laf mı diye, söyleyene bakarım adam mı diye” Bak Allah aşkına bak, kibire bak. Lafa bakacakmış, adama bakacakmış da o zaman konuşacakmış. Bak hele, susarken bile nasıl ateşe verilir ortalık görüyor musunuz? Susmayı bile beceremiyoruz anlayacağınız. Niye beceremediğimizin cevabını da şu sözden alalım isterseniz; İnsanın kalbi düzelmeden, dili düzelmez.
O halde Rabbim nefislerimizi terbiye etsin diyelim. Ve bir de verdiği her azayı, her nimeti kendi yolunda kullanmayı nasip etsin.