Bir yürek yangınıdır Medine

Gönül Ayyıldız

Updated on:

(null)

Ah Medine…
Ne zaman yüreğimin sancınısı tarif etmek istesem aklıma ilk buluştuğumuz an geliyor. Bizi Efendimle ilk karşı karşıya getirdiğin anı yaşıyor zihnim. Omuzlarımdaki yükler, aklımdaki kötü düşünceler, fikrimdeki fesatlıklar birbir yürek sancısı oluveriyor O’nun karşısında. Ve senin miss kokulu sokaklarını gezerken öğrendiğim kısacık hikaye gitmiyor hiç aklımdan, ne zaman Mekke’yi daha çok sevdiğimi ifade etmek isteği duysam silkeleniyorum. Dur diyorum o kısacık hikayeyi ibret al. Bu beldeyi seven bir Rasul var, incitme onun güzel yüreğini ahmakça sözlerinle. Bu yüzden sevgili Medine, efendimizi kollarınla sardığın günler için, onu muhafaza ettiğin olaylar için, en güzel şehir olarak adının geçtiği dualar için, en kıymetli mescitleri içinde barındırdığın için, O’nun kabrine yaptığın ev sahipliği ve daha aklıma gelmeyen nicesi içindir sana olan sevdam.

Size önce hikayeyi sonra da Medine günlerini anlatmak istiyorum. Ve size Medine’yi Mekke’den daha çok sevdirebilirim duasına kocaman amin demenizi de istiyorum. Bu anlatacağım şey bir rivayet değil, bu bir anı çok yakın bir zamanda yaşanmış gerçek bir olay. Bu olayı Medine hakkında ilk yorumumu yaptığımda duydum. Ve o günden sonra her Medine lafı geçtiğinde destur çektim.

Medine de kafilelerden sorumlu bir tur hocası uzun zamandır orada ikamet ediyormuş. Mekke’den gelen kafileleri karşılıyor, Medine’de gezdiriyor sonra Türkiye’ye geri gönderiyormuş. Zamanının çoğunu Medine’de geçiren bu hocamız bir gün Harem’de eski bir dostuyla karşılaşmış. Halhatır faslını geçtikten sonra arkadaşı ona Mekke’ye daha gitmediklerini ilk Medine’ye geldiklerini anlatmış. Hoca da sohbet içinde ona Mekke’yi daha çok seveceğini, Medine’nin biraz monoton geçtiğinden bahsetmiş. Ve eklemiş ” Mekke pistir, karışıktır ama Medine’den daha güzeldir.” Hocanın bu sözlerinde bir gariplik varmış gibi gelmiyor ilk duyduğunuzda. Hatta haklı olduğunu bile düşünüyor olabilirsiniz. Ama bu insan yıllardır Medine’de ikamet eden hoca sıfatlı biri olunca bam teline dokunuyormuş demek ki. Onun burada yalnız para için bulunduğunu, aslında burayı hiç sevmediğini düşündürüyor dimi? Oysa o apaçık bunu söylemiyor. Ben medine’yi sevmiyorum ya demiyor. Her neyse, bu karşılaşma faslı sona erince hoca evine dönmüş ve dinlenmek için uzandığı sırada efendimiz rüyasına girmiş ve ona bu sözlerinden dolayı ” Medine’den de git, ümmetimden de git” demiş. Korkararak uyandığı bu rüyasının ne başını ne sonunu hatırlamayan hoca bir daha uyuyamamış ve en iyi bildiği hocalara gidip rüyayı yorumlamalarını istemiş. Bu hocalar rüyayı yorumlayamayacaklarını, Harem’de görevli hocaları görmesini söylemişler ona. Hoca bu sefer de onları ziyaret edip anlatmaya başlamış , bu hocalar da aynı cevabı vermiş ve onu Medine’nin en yetkili hocalarına götürmeyi teklif etmişler. Bizim gariban hoca, ne kadar büyük bir kabahat işlediğini fark ederek düşmüş peşlerine. Karşısına götürüldükleri hocalara başlamış rüyayı anlatmaya. Dinleyen hoca ise ellerini başının arasına alıp ”Ne yaptın sen böyle!” diye hiddetlenmiş. Ve ona aynı Yahşi örneğinden olduğu gibi davranmasını söylemiş. Yahşi Hz.Hamza’yı kalleşçe öldürdükten sonra pişman olup af dilediğinde, Efendimiz ona ” tamam ama ne olur gözüme gözükme, cemaate bile uzaktan katıl” demişti. Büyük hoca da aynen bunu tavsiye etmiş hocaya. Ona dönüp ” 40 gün boyunca Ravza’yı ziyaret etme. Avlusunda af dile, tövbe et. Namazlarında cemaate katıl ama ya Ömer hizasından, ya Ebubekir hizasından tarafa dur. Asla Efendimizin karşına geçme, ona gözükme. Uzaktan uzağa tövbeni et ve samimiyetle affolmayı bekle” demiş. Bunu duyan hoca ise hemen mescide gitmiş ve 40 gün 40 gece burada gerek sabahlamış, gerek uyuyakalmış, gerek ağlamış, gerek umut etmiş affolmayı. 40 günün sonunda eve ulaşıp yatağa uzandığında, gözlerini kapar kapamaz rüyaya dalmış. Ve efendimiz yine beklendiği gibi rüyasına gelmiş, Ona arkası dönük duruyor olsa da konuşmaya başlamış. Ve yıllardır aklıma kazınmış şu cümleleri söylemiş “Tamam, ümmetimde kal ama ne olursun Medine’den git”

Düşünebiliyor musunuz? Nasıl incindiğini? Nasıl kırıldığını? Efendimizin hassas yüreğini hissedebiliyor musunuz? Ne olur git diyor, Allah Rasülü bu adama ne olur git diyor. Affedilmek hiç bu kadar acı verici olamaz diye düşünüyorum ben de.

Ah Medine….
Seni sevmemek ne haddimize?
Seni kıyas tutmak başka bir şehirle.

Aslında hazırlamıştım kendimi bu yazıya, yemin ediyorum hazırlamıştım. Ama şimdi tekrar dondum kaldım. Ne yazacağım ne söyleyeceğim konusunda yine eksikleştim. Bu yüzden kendime biraz zaman vereyim. Ve bu sırada size de vermiş olayım. Bu yazıda önemli olan Medine değil, Medinedeki! Şimdi Efendimiz’i farketmeden kırdığını düşünen ya da olabilir olmasına ihtimal veren herkes samimiyetle af dilesin. Şimdi herkes elini kalbine götürerek salavat getirmeye başlasın. Sadece bir iki cümleyle kalbi kırılan bir Peygamberin, bunca sünneti terketmekle bize ne kadar kırılacağını hiç düşündünüz mü? Hiç aklınıza geldi mi, edep haya diye diye diye ömrünü geçiren Peygamberin bu kadar edepten uzak yetişen ümmeti olmak nasıl bir şey? Hiç düşündünüz mü bu hallerimizle yalnız kendimizi batırmıyoruz, O’nu ne kadar çok yaralıyoruz.

Şimdi düşünün.
Sadece birkaç dakika.

“Bir yürek yangınıdır Medine” üzerine 3 yorum

  1. Umreden yeni gelmiş biri olarak çok etkilendim . Çok Anlamlı bir hikayeymiş paylaştığınız için teşekkür ederim .

    Yanıtla
  2. Şuan umredeyim mekkeden sonra medine geldik ve ben bu yazınızla karşılaştım buralardayken hala yanındayken hatamı gördüm ne diyim
    Allah sizden razı olsun

    Yanıtla
  3. Su an nasil etkilendim bu yazinizdan anlatamam.. Allah sizden bin kere razi olsun.. sizi okumak aliskanlik oldu bana.. Sevgiler..

    Yanıtla

Yorum yapın