Kuddûs ismi, Allah’ın bütün noksanlıklardan münezzeh ve mukaddes olduğu anlamına gelir. Aynı zamanda bizleri temiz bir kul olmaya ve Allah’ın huzuruna tertemiz çıkmaya davet eder. Bu daveti, zatında ve sıfatlarında tertemiz ve eksiksiz anlamına gelen Kuddûs ismini mahlukata tecelli ettirerek gerçekleştirir. Kainata baktığımızda, yerde büyüyen bitkiden, dalda yetişen meyveye, havada uçan kuştan, denizde gezen balıklara, çamurdan beslenen köklerden ve bu köklerin tertemiz mahsuller vermesine kadar her şeyde ama her şeyde Kuddûs ismini görebiliriz. Ve sadece mahlukatta değil, Allah’ın ruh verdiği tüm insanlarda da bu ismi görmek mümkün. Çünkü göz kapakları gözleri temizlemekle bu isme aynadır. Ve biz her nefes alıp verişimizde kanımızın temizlenmesiyle Kuddûs ismini yaşıyor oluruz. Ve bu öyle bir yaşamak olmalı ki, bizleri tefekküre ve ardından sonsuz bir şükre yönlendirmeli.
Yeni bir paragrafa başlarken itiraf etmeliyim ki, bu yazıda sizlere bir kıssa anlatamayacağım için üzülmüştüm. Çünkü kıssaların birçoğunuz için hayli kalıcı etkisi olduğunu ve ancak o zaman ismin anlamını tam hatırlayabildiğinizi biliyordum. Fakat sonra üzülmeyi bırakıp, hepimiz için Risale-i Nur Külliyatından şahane bir alıntı yapmaya karar verdim. Yazacağım sayfalarca açıklama Kuddûs ismini asla bu kadar güzel anlatmayacaktı. Ve tabi bir de, kıssa eksiğini ancak böyle güzel bir alıntı kapatabilirdi: “İsm-i Kuddûs’ün cilve-i âzamından gelen tanzif ve nezafet, bütün kâinatın mevcudatını temizliyor, güzelleştiriyor. Beşerin bulaşık eli karışmamak şartıyla, hiçbir şeyde hakikî nezafetsizlik ve çirkinlik görünmüyor.” Ez cümle: Kuddûs isminin en büyük yansıması kainatı temiz tutup, güzelleştirmesidir. Ve kainatta insanın el atmadığı herşey, güzel ve temizdir.”
Alıntılanan sözü biraz süzgeçten geçirelim. İnsan elinden çıkan ve taraflarımızca mükemmel görünen aletlere bakalım. Uçaklar mesela. Her gün bakımı yapılmasa kolaylıkla bozulan, benzini unutulsa düşecek olan, bir eksiği olsa asla çalışmayan. Yahut binalar. Bir sütun eksiğiyle yıkılan, tamam oluşuyla bile tuz buz olabilecek olan. Ve arabalar. Hatta insanın tasavvuruna kalmış olan tüm alet edavatlar. Hepsi için yüzlerce kusur sayabiliyor, kusursuz saydıklarımızın ise bizim bakımımıza ihtiyaç duyduklarını görüyoruz. Oysa yabani hayvanlara bir bakalım. Ormanlar içinde bizim hiç haberimiz olmadan doğuyor, büyüyor ve ölüyorlar. Ne bir doğum pisliği, ne bir ölüm ceseti. Orada müthiş bir düzen var. Birbirini yiyerek büyüyen canlılarda bile düzeni görebilirsiniz. Yahut denizler, göller, dereler. Mesela İsviçre’deki dereler ve çaylar adeta bizdeki ırmaklar gibidir. Çoğu kaynağını Alp dağlarından alır ve geçtiği yerleri sular. Bazı ırmaklar göllere ulaşır, bazıları da göllerden çıkar; Avrupa’yı dolaşır ve denizlere dökülür. Hangi insan gücü, su kütlelerini böyle faydalı bir şekilde dünyaya pay edebilir? Velev ki etmeye kalktı, nasıl bu düzeni hiçbir ihtiyacı olmadan yürütebilir? Biliyorsunuz, bu mümkün değil. Bir de sebzelere bakalım. Allah’ın mevsiminde bizlere lütfettiği meyve ve sebzelerin güzelliğini düşünelim. Onlardaki lezzeti ve çeşitli gibi gözükseler dahi tadlarındaki aynılığı. Sonra insan eli değen halini hatırlayalım. Aşılanmış, tadları bozulmuş ve biçimsiz. Çeşitlilik içinde çeşitlilik. Portakal yiyorsun, limon çıkıyor, limon yiyorum sanıyorsun meğersem mandalina. Sayısını artırmak için yapılan binlerce hilenin ortaya çıkardığı binlerce sağlıksız sorun. Oysa ormanlarda çürümüş meyvenin yere düşmesi ve onun düştüğü yahut savrulduğu yerde toprağa karışması bile yetiyor aynı lezzetli meyvelere ulaşmaya. Çünkü insanın bulaşık elinin karışmadığı herşey, güzel ve temizdir. Çünkü Allah onlara Kuddûs ismiyle tecelli etmektedir.
Kuddûs ismine mazhar olmanın alimler tarafından açıklanmış iki yolu vardır. Birincisi manevi temizlik: Din konusundaki şüphe ve tereddütlerden, bidat ve hurafelerden uzak durarak maneviyatlı ve ahlaklı bir yol sürdürmeye çalışmaktır. Bu yolu takip eden kimse, bir günah işlediği zaman derhal tövbe eder ve o günahın yükünden kurtulmaya çalışır. Ve ikincisi maddi temizlik: Yani gerek kişisel abdest ve taharetine, gerek evindeki temizliği ve gerekse sokaktaki temizliğine dikkat ettiği ölçüde Kuddûs ismine mazhar olabilir. O halde, sokakta yere attığınız bir kağıt parçasının sizi bu ismin tecellisinden mahrum edeceğini söylemek çok zor olmasa gerek.
Son olarak bu ismin Kur’an-ı Kerim’de bizlere nasıl anlatıldığına baktığımızda, kök harfleri aynılığı (Ga-da-se) olan 10 ayete rastlıyoruz. Bu ayetlerin üçü Musa aleyhisselamdan, üçü İsa aleyhisselamdan, dördü ise Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)’den bahsediyor. Ve bu ayetler göz önüne alındığında, Kuddûs ismini genelde Melik ismiyle birlikte anıldığını görüyoruz. “El Melikul Kuddûs” Yani mukaddes ve hükümran olan. Yani mahlukatın, noksan sıfatlardan münezzeh olan, yegane yaratıcısı. O halde, mahlukattaki tüm varlıklar Allah’ı işaret eder ve bize yalnızca o işaretleri görüp tefekkür etmek düşer.
Rabbim tüm güzel isimlerinin hakkı için hepimize merhamet etsin ve günahlarımıza rağmen bize bu ilmi anlamayı/anlatmayı nasip etsin.
Sadakallahulazim.
“Esma’ül Hüsnâ Serisi #5: Kuddûs” üzerine bir yorum