Hiç aklımızda yokken, bir anda gündemimizin tam ortasına düştü Kudüs ziyareti. Vaktimiz kısıtlı, bilgimiz az, heyecanımız çok ve dünya koşturmasıyla günlerimiz çok yoğundu. Yeterli hazırlığı yapamamaktan ve bu ziyaretin hakkını verememekten korkarak sayıyordum kalan günleri. Kimi sorsam kimden birkaç cümle bir şey öğrensem diye etrafıma bakıyordum. Ama nafile. Kudüs meselesi genel olarak unutulmuş –ya da bu kadar acımasız olmayayım- yeterli ilgiyi görmeyen bir meseleydi. İnsanların akıllarına kazınan tek bilgi ise “Niye gidiyorsunuz ki orada savaş var!” O an farkettim ki, kimse kendini bu savaşın muhattabı saymıyordu. Ki ben de öyle. Sanki bu sorun sadece Filistinli kardeşlerimizin meselesiymiş gibi itten beter bir rahatlığın içindeydik. Ve üzülmek noktasında yapabildiğimiz tek şey sloganik tepkiler ve yarı gerçek yarı sahte ah vah yakarışları.
Bu yüzden bu yazıyı okuyanlara naçizane verebileceğim ilk tavsiye şunu unutmamaları olur; Kudüs’ü kıymetli yapan yer üstünde yükselen yapılar değil, altındaki toprak parçasıdır. Ama aynı zamanda Kudüs sadece bir toprak parçası değil, müslümanın nabzının attığı ve imanını ispat edeceği yerdir. Hiçbir şey yapamayan, Kudüs’ü kalbinde sevda olarak taşımalı ve bu davaya sadık kalmalıdır. Çünkü Mescidi Aksa’nın durumu daima ümmetin aynası olmuştur. Bu yüzden müslümanlar, Mescidi Aksa’ya ve Kudüs’e sahip çıkma sorumluluğunu, kendi izzet ve değerlerine sahip çıkmak olarak algılamalılar. Zaten yeterince yıpranmış olan ümmetimizi hedef alacak tüm girişimlere karşı koymak için uyanık olmak zorundayız. Tevhidin ufuklarına yükselemiyorsak, en azından ona yaklaşmaya çalışmalıyız, ki bu imanın en zayıfıdır.
Söz buraya girince çıkmak zor oluyor, anlatacak ve ağlayacak çok şey var. Ama bu yazıya bunları aktarmam pek mümkün olmayacak biliyorum. Çünkü Kudüs ancak içimizde bir yumru, boğazımızda bir düğüm olarak kalırsa gayretimiz devam edecek. O yüzden sözü çok uzatmadan ilk hazırlık sürecinden bahsedeyim;
Yukarıda belirttiğim gibi, benim için öncelikli olan manevi bir hazırlıktı. Çünkü bugüne dek Kudüs meselesinde çok eksik ve cahil kalmıştım. Kısa zamanda çok okumak, çok öğrenmek ve bolca hissetmek zorundaydım. Önce gözüm korkasa da, sonra bu zorunluluk beni kıskavrak içine almıştı. Önce kitaplardan başlayalım;
1)Yusuf El Kardavi- Her müslümanın ortak davası Kudüs (Bu kitapta Kudüs’ün yakın tarihini çözümleyebilir ve cihat ruhunuzu canlandırabilirsiniz.
2)Talha Uğurluel – Arzın Kapısı Kudüs (Bu kitap bir sanat tarihçisinin elinden çıktığı için fazla bilgi detayı var. Hissi bir şeyden söz edemem ama fotoğraflarla tanımak için iyi bir kaynak.)
3)Dominique Lapierre – Kudüs ey Kudüs (Bu kitap bir roman, fazla kalın da bir eser olduğu için ancak çok vakti olanlara önerebilirim. Çok tavsiye edildiği için ben aldım ama aslında çok da lazım değilmiş gibi geldi açıkçası)
4)Pelin Çift / Ömer Harman – Kudüs’ün gizemli tarihi Muhakkak okunması gerekenlerden, hem ince hem de akıcı.)
5)Mehmet Paksu – Yitik Sevda (Malumunuz Paksu, bir Kudüs sevdalısıdır. Kudüs’ü onun dilinden okumadan, onun baktığı gibi bakmadan bakmadan Mescid-i Aksaya gitmeyin derim.)
6)Limon Ağacı – Sandy Tolan (Üslubuyla ve eş zamanlı anlatımıyla sizi alıp Kudüs sokaklarına götürüyor. Kahramanlarını bir gün Kudüs sokaklarında görmeniz de hiç zor olmayacaktır.
7) İhsan Et-Tercüman – Çekirge Yılı ( Günlük tarzıyla yazılmış ve Kudüs’ün 1 yılını anlatırken aslında zamanını en iyi değerlendirdiğini düşündüğüm kitaplardan)
8)Harun Tokak – Ben Kudüs
9)Avi Shlaim – Filistini Bölüşmek
10)Fahir Armanoğlu – Filistin Meselesi ve Arap İsrail Savaşları
11)Yusuf Süha Sonuç – Kudüs’ü Şerif ve Kenan diyarı
12)Roger Garaudy – İlahi Mesajlar Toprağı Filistin
Bu son beş kitap ise benim yetiştiremediğim ama tavsiye olarak aldığım kitaplar. Belki merak eder de okursunuz diye buraya bırakıyorum. Bir de kitapları okurken de birazdan vereceğim video önerilerini izlerken de muhakkak not çıkarın, ve ziyaret yerlerine giderken o notlarınıza bir göz atın. Bazen hocalar yorgunluktan ya da bilmemekten bir bilgiyi unutabilir ya da söyleme gereği duymayabilirler. Ama o şey belki de sizin hissetmenizi kuvvetlendirecek önemli bir ayrıntıdır. Kim bilir? Gelelim videolara;
1)Muhammed Emin Yıldırım – Kudüs Ziyareti 2006
2)Talha Uğurluel – Kudüs videoları
3)Nureddin Yıldız – Müslümanın Kudüs ile İmtihanı
4)Nureddin Yıldız – Kudüs Davamız
5)Diriliş Buluşmaları – Nureddin Yıldız Kudüs Konuşması
6) Diriliş Buluşmaları – İhsan Şenocak Kudüs Konuşması
7) Diriliş Buluşmaları – Muhammed Emin Yıldırım Konuşması
8) Bülent Deniz – Müslümanın Filistin Sorunu
9) İlmi Etüdler Derneği – Gelin Kudüs’ü konuşalım videoları
10)Nureddin Yıldız- Aksamız
11) Ayrıca Güncel Filistin konuşmaları yapan murabıtları, Filistin halkını ve videoları da biraz karıştırmayı ihmal etmeyin.
Bu videolar gördüğünüz üzere çoğunlukla hocalara ait. Çünkü Kudüsteki yapılara yalnızca bir tarih muamalesi yapmak ve onları taş duvardan oymalardan ve hatta hayranlık bırakan bir yer olarak görmek büyük haksızlık. Şayet ben o avludan geçerken kimin yaptığı, kimin ne savaşlarla kazandığıyla değil, hangi peygamberin namaz kıldığı hangi duayı ettiği ve neyi bize nasihat bıraktığıyla ilgileniyorum. Bu yüzden kitaplar bilgi verse de, videolar kalbime dokundu. Ama tabi diğer yandan boş bir kalp sızısı işe yaramayacağı için, tarihimizi ve verdiğimiz mücadeleleri bilmek de elzemdir.
Bunlar dışında bireysel bir iç hazırlığı için vaktiniz ölçüsünde hatimler, yasinler, salavatlar, kelime-i tevhidler okumak da sizi bir tempoya sokuyor. Bir şey olacağından değil de, işte duasını orada etmek için mesela. Ya da dünya akışına kapılan kalbinizi biraz olsun oraya hazır hale getirmek için. Hissetmek ve daha çok hissedebilmek için manevi bir hazırlık en nihayetinde. Ki zaten yol boyunca, ziyaretler boyunca devam edilmesi gereken, hiç bitmeyen bir hazırlık.
Artık tüm bunlar bittiğinde zaten yolculuk vakti gelmiş oluyor ve son akşam valizi hazırlamaya başlıyorsunuz. 4 günlük ziyaret için yanıma genel olarak şunları aldım; 2 Ferace, 2 siyah bol krep pantolon, 2-3 tişört, 1 kalın hırka, 1 babet, 1 oda terliği ve diğer genel ihtiyaçlar. Giderken de bir takım giydiğimi varsayınca hayli yeterliydi. Bunun dışında dikkat edilmesi gereken şeyler; Muhakkak spor ayakkabı ile gitmeniz, kalın bir hırka almanız, gözlük ve seccade bulundurmanız, su matarası taşımanız. Bana herkes sırt çantası demişti ama ben sırt çantası değil aksine küçük bir çarpraz çanta ile gezdim. Ne kadar az yük o kadar kolaylık. Pasaportum, giriş kimliğim, telefonum, cüzdanım ve kuranım kadar yerim olsa yetiyordu. Bir de hava durumu çok sorulmuş ama karasal iklim işte, sıcağı tam sıcak terletiyor, akşamı tam soğuk hasta ediyor. Bu yüzden içe kalın bir kazak giymektense hırka taşımak ya da şal taşımak büyük kolaylık. Aa bu arada, kalın çorap giymeyi unutmayın. Ve tabi bolca çorap götürmeyi. Maalesef mescitler biraz pis, biraz az kalır belki. Bu yüzden ben her gün 2 çorap değiştirdim gibi bir şey.
Yine bavul deyince hediyelikler de sorulmuştu, ondan da bahsedeyim. Şizofren İsrail hükümeti birçok arama yapıyor evet ama bavul içindeki eşyalara pek karışmıyorlar. Mesela bizim Aysun abla, bir valiz dolusu patik şal eşorfman götürdü. Kimse bunlar niye bu kadar çok demedi. Biz bir bavul toka, balon götürdük yine kimse ne var bu valizde demedi. Üstünüzde çok taşımayın yeter. Ekstra olarak naçizane tavsiyem gitmeden önce gerek sosyal medya hesaplarınızda, gerek çevrenizde, gerek kendiniz biriktirerek bir meblağa ulaşın. Bunu orada sadaka olarak alabilirsiniz yahut yetimhanelere aş evlerine makbuz karşılığında tasadduk edebilirsiniz.
Mesela bu günden itibaren bir Kudüs kumbaranız olsun, her gün onlar için az da olsa ayırın nasibinizden. Böylelikle her gün aklınıza gelecek o hüzünlü bakışlar. İşgal altında hayata tutunmaya çalışmalar. Hatta mesela çocuklarınıza da aşılayın bunu, Kudüs için oradaki Filistinli kardeşleri için bir şeyler yapmaları gerektiğini bilsinler. Ama sadece Kudüs mü? Bangladeş, Arakan, Suriye ve dünya üzerindeki tüm mazlum coğrafyalar için yapın bunu. Bir akşam Aksa çıkışı tanıştığımız bir abi yaşımızın gençliğine sevinip dedi ki; Demek Türk gençler bizi hala unutmamışlar. Ve sonra şöyle sordu; “Peki çocuklar tanıyorlar mı? Biliyorlar mı Filistin’i, Kudüs’ü, Aksa’yı? Cevap veremedik. Biliyorlar mı sevgili anne babalar? Sonra mesela başka bir akşam tanıştığımız amca dedi ki; Ne olur tuttun kollarınsan sallayın çocuklarınızı, kendine getirin, unutturmayın Kudüs’ü, unutturmayın Aksa’yı. Sanki aynı adam her akşam başka kılıkta karşımıza çıkıyor gibi geliyor dimi? Ama en nihayetinde hepsinin davası bir, derdi bir, dermanı birdi. Aynı amca şunu söyleyerek bitirdi sözlerini; Unutmayın! Bir adam bozulursa, yalnızca bir adam bozulur. Ama bir kadın bozulursa, aile bozulur, çocuklar bozulur, toplum bozulur. O halde çocuklarınıza iyilik diye yaptığınız her şeyi gözden geçirin. Onların önüne sunduğunuz imkanlar ileride onların azabını arttıracak nimetler olmasın. Onları Allah’a yakınlaştıran, onların imanını güçlendiren nimetler olsunlar.
Neyse bu konu çok su kaldırır, ben en iyisi lafı daha fazla uzatmayayım. Ama siz düşünmeyi uzatın, çünkü ne kadar düşünürsek o kadar dert edeceğiz bu meseleyi. Ve ne kadar dert edersek o kadar hayatımızın ortasına yerleşecek bu dava. Ve ancak o zaman benimseyecek, sahiplenecek ve bir yabancı gibi uzaktan bakmayacağız bu soruna. Bir gün biri sorduğunda “Ya orada savaş var” diyen gruptan olmayacağız biz. Biz gerekirse yediğinden, içtiğinden, giydiğinden ayırarak her yıl oraya gitmeye ve gidişiyle oradaki insanlara az da olsun moral vermeye çalışan gençler olacağız. Çünkü öyle dedi sabah namazında tanıştığımız teyze; “Biz sizden gelip bizimle savaşmanızı, bizimle direnmenizi istemiyoruz. Ama bizi unutmayın, bizi yalnız bırakmayın, sizin gelişiniz bile bize moral oluyor ve daha güçlü sarılıyor davamıza.”
Aynı sabah namazından sonra şunları not etmişim defterime;
8 Kasım 04.50 / Mescid-i Aksa Camii
Ağlamaktan utanmak nasıl olur iliklerime kadar hissediyorum Kudüslü kadınların yanında. Ağlamaya hakkım var mı onu bile bilmiyorum. Bu tutsaklık, bu işgal, bu çaresizlik, bu yalnızlık ve bu sessizlik ne kadar yakıyor canlarını kim bilir? Nedir onları bu saatte kilometrelerce yürütüp Aksa’ya getiren güç? Buraya gelirken hep “Onlar bizi bekliyorlar, onları görmeye gidiyoruz, kardeşleri olmaya gidiyoruz” derdim. Buraya gelince fark ettim ki, kardeşlerinin onların yüzüne bakmaya yüzü yok. Kaldıramıyorum kafamı şu kırmızı halıdan. Kaldırıp göz göze geldiğim an o beyaz yemenili teyze ile içime bir yük biniyor. Oysa ki gözleri ışık saçıyor. Değil kendimi ona kardeş olarak tanıtmak, selam verip gözüne bakmaya hakkım var mı bilmiyorum. Bir turist gibi önlerinden süzülüp şu mescide girmeye utanıyorum. Sonra onların sadece gelişimizden yaşadığı mutluluğu dinliyorum ve hatta gözlerinden okuyorum ama artık daha da artıyor utancım. Bu kadar küçük bir şeyle mutlu olabilecek insanları, bu mutluluktan esirgiyor oluşumuza utanıyorum. Sancıyan karnıma bir tekme yemişim gibi. 26 yaşında gelişimden, 26 yaşımda Kudüs’ü dava edişimden, bu topraklara yabancılığımdan utanıyorum. Allahım utancımı azalt, çabamı arttır. Beni ilminle terbiye et. Daima bu aşkla Kudüs’ü kalbimde taşımama yardım et. Dünya kandırmacalarından aklımı ve kalbimi koru. Gaflete düşmekten, şaşırıp yoldan çıkmaktan, aciz olmadığım halde aciz gibi davranmaktan, dua edebileceğim halde duasız yaşamaktan koru. Hiçbir şey yaşamamış ve tüm bunlar olmamış gibi devam etmeme izin verme!
Amin.
Öyle böyle bi istek bi heycan değil içimde beliren. İlk postlarınızı gördüğüm andan beri. Postadan sonra bittim zaten. Hayalim 15 tatilde çocuklarla gitmek onlarda gecikmeden kudüs yarasını içine alsın. Nasip ben isteyim sizde dua ediverin rabbim nasip eder belki. Niyetimiz belli.
Gönül hanım çok güzel anlatmışsınız, teşekkürler, yanlız nacizane tavsiyem kerim balcıyı bu listeden çıkarmanız yönünde, kendisi fetönün israil imamı zaten darbe gecesi rezil konuşmaları da kayıtlarıyla ortada, konu hakkında bilgili olması muhtemel tabii ama bakış açısı sorunlu itikadı sıkıntılı bir insandan okunacaksa bile bu şahsın dünya görüşüyle ilgili bilgi sahibi olmamız faydamıza olacaktır. Selamlar
Amin İnşallah ?
Nasıl güzel yazmışsınız. kudüs’e gitmek hep dilimde ama kalbimde değilmiş gibi hissettim. oraya gidince utanmaktan korktum açıkçası. size tekrar gitmek bize de gitmeyi hak etmek nasip olur inşAllah elinize sağlık. .
Bayildim yazina zaten as ile doluydum aksaya simdi daha debresti. Allah razi olsun
16 Kasım gece 01.45 uçağıyla Kudüs yolcusuyum inşallah. Bitmek tükenmek bilmeyen bir merakla günleri sayıyorum kitap ve videolardan yararlandım bende şimdi sadece oraya varmak kaldı??
Rabbim Kudüs derdiyle yıkasın sizi bizi.. nasıl da ihtiyacım vardı böyle bir görmüştüge.. Rabbimin bi Lutfü olarak gitme imkanım doğdu ama yıllardır dilimde olan sevdayi kalbime nasil indirecegimin pesindeyim ve bu yazı çıktı karsima.. Rabbim cennetine alsın sizi.. ebeden razı olsun.. Duacınızım..
Öyle büyük bir utancın soktunuz ki beni duygularımı pişmanlığımı anlatmam mümkün değil.
Siz henüz 26 yaşında Kudüs’ü dava edinmenin geç kalmışlığından yakınırken ben 40 yaşıma yaklaşmamın ezikliğini hissettim.
Allah hepimize ümmetin dertleriyle dertlenmeyi birlik olabilmeyi islam devleti altında toplanmayı nasip etsin inşaAllah
Bunları paylaştığınız için Allah razı olsun❤️
Gönül hanım çok güzel yazmışsiniz allah razi olsun sizden ?
Ne guzel de yazmışsiniz yureginize saglik Allah razi olsun bizlerede gitmeyi kudüsü dava edinmeyi orayi unutturmamayi nasip etsin.
Gönül hanım kaleminize sağlık çok güzel bir yazı kaleme almışsınız. 65 yaşındayım ve tecrübelerimi bu güzel yazınızın ardından paylaşmak istedim.Tavsiyeniz üzerine listelediğiniz kitapların çoğunu okudum. Haddimi aşarak sizin listenizi daha bir öz haline getirdiğim bir liste hazırladım. Uygun görürseniz buraya yorum yazmak istedim.
1- “Çekirge Yılı”: Güzel ve bir dönemi anlatması itibariyle güzel bir eser. Bahsettiği dönemi hissetmenizi sağlıyor.
2- Pelin Çift / Ömer Harman’ın kitabı dediğiniz gibi akıcı ve Dinler Tarihçisi Ömer Harman’ın kaleminden çıkmış olması anlatıları gerçekçi bir hale getiriyor.
3- Fahir Armaoğlu’nun kitabı: Armaoğlu’nu Tartışmaya gerek yok. Dünyanın yetiştirdiği en büyük siyasi tarihçilerden.
4- Yusuf Süha Sonuç’un “Kudüs-ü Şerif ve Kenan Diyarı”. Dikkatimi asıl çeken bu kitap. Yazarın öz geçmişini de okudum. Hem Dinler Tarihini, hem İslam Tarihi ve sanatlarını hem de uluslararası siyaseti muntazam bir şekilde tanzim etmiş. Bunu yaparken okuyucuyu hiç boğmuyor. Mükemmel bir kalemi ve uslubu var. Akademik bir çizgide, tarihi vesikalara göre Kudüs’ü anlatırken, sizi Kudüs’ü keşfetmeye davet ediyor. Kitabı aynı gece baştan sona iki defa okudum. Bu kişinin iletişim bilgileri sizde varsa görüşmek isterim.
Selamun Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuh. Allah razı olsun sizden. 20 yaşında bir genç kız olarak en kısa zamanda ben de bereketli topraklarda olacağım inşaAllah☝ Rabbim’e ne kadar şükretsem azdır. En büyük destek orada Filistinli kardeşlerimizin yanında olmamızdır. Ama gidebilecek durumda değildim. Yine de bir gün gideceğime yürekten inanıyordum. Birkaç gün önce bir derneğin KUDÜS ile ilgili bir programı vardı ve çekilişle bir kişiyi Kudüs’e göndereceklerdi. Bir umut katıldım programa ve ELHAMDÜLİLLAH çekilişte Ben çıktım. En kısa zamanda ben de Kudüs yolcusuyum hayallerimi süsleyen sevdama kavuşacağım ve sizin tavsiyelerinizi de harfiyyen uygulamaya çalışacağım. Allah razı olsun.