Meal Okumaları 84 – İnşikâk Suresi

Gönül Ayyıldız

Updated on:

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم


İnşikâk sûresi Mekke’de inmiştir. Mushaftaki sıralamada seksen dördüncü, iniş sırasına göre seksen üçüncü sû­redir. İnfitâr sûresinden sonra, Rûm sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Kaynaklarda yaygın olarak “inşikak” adıyla anılır. Adını, göğün yarılması ve ayrılmasını ifade eden ilk âyetinden almaktadır. “İza’s-semâü’nşakkat” ve “İnşak-kat” adları da vardır.  ûrede kıyametin kopması, onun ardından gerçekleşecek olan uhrevî hesap ve sonuçlan yi a özellikle inkarcıların kendilerini âhiretteki kötü sona sürükleyen suçlan üzerinde durulmuştur. Ayet ayrımı ise şu şekildedir;

1-5: Kıyamet tarifi
6-19: Hesap günü iki grubun hali
20-25: İki gruba azap ve ecir haberleri

Yukarıda söylediğimiz gibi surenin konusu kıyamet ve ahiret günü ile ilgilidir. İlk 5 ayette kıyametin nasıl gerçekleşeceği anlatılmış ve bunun yanısıra deliller serdedilmiştir. Kıyamet gününde vukû bulacak hadiseler şu şekilde anlatılmıştır:  “Gök yarıldığı, Rabbini dinleyip ona yaraşır şekilde boyun eğdiği, yer uzatılıp düzlendiği, içinde bulunanları atıp boşaldığı, böylece Rabbini dinleyip O’na hakkıyle boyun eğdiği zaman…” Yani o gün gök yarılacak ve yeryüzü düz bir meydan gibi olacaktır. Yeraltında ne varsa, yani insanların tüm âzâları (onun hakkında şehadet edecek herşey) arzın üstüne çıkacaktır. Bu hadiselerin delili sadece Allah’ın (c.c) bu konuda emir vermesidir. Yeryüzü ve gökyüzü Allah’ın emrine tâbîdirler ve Allah’ın emri bu şekilde olduğu için zikredilen hadiseler vukû bulacaktır. Ayetler içerisinde insanları en çok etkileyen ifade yeryüzünün düzlenmes ve içindekilerin boşaltılması olmuş. Daha önce Tâhâ-106.107 ayetlerde bu husus şöyle beyan edilmişti: “Yerlerini boş, dümdüz bırakacaktır. Orada ne bir eğrilik, ne de bir tümsek göremeyeceksin Hz. Cefar bin Abdullah’tan şöyle bir hadis nakledilmiştir; “Kıyamet günü yeryüzü bir sofra gibi serilecek ve insanlar için orada ancak ayak basılabilecek kadar bir yer olacaktır.” Unutulmamalıdır ki, o gün ilk insandan kıyamete kadar dünyadan gelmiş-geçmiş tüm insanlık diriltilecektir.  Yani tüm ölüler kabirlerinden dışarı atılacak ve bunun yanısıra yer altında bulunan (insanların yaptıklarına şehadet edecek) herşey dışarı çıkacaktır. Yerin altında gizli ve saklı hiçbir şey kalmayacaktır. İşte bundan ötürü dağlar, denizler, dereler ve ormanlar kaldırılarak, yeryüzü düzeltilecektir. Ancak bu şekilde bunca insan ayak basabilmek için yer bulabilir.

Daha sonra 6. ayetten 19. ayete kadar insanın, idrak etsin ya da etmesin mecburen Allah’a hesap vereceği, O’nun huzurunda bulunacağı ve o yöne doğru gidip durmakta olduğu anlatılmaktadır. Bu ayetlerde insanlar iki gruba ayrılmıştır. Birinci grup ki onlara amel defterleri sağdan verilecektir. Onlar ile ilgili şöyle denmiş; “Ey İnsan! Şüphe yok ki sen Rabbine doğru çaba göstermektesin ve O’na varacaksın. Amel defteri kendisine sağından verilen kimse, kolay geçireceği bir hesaba çekilir ve arkadaşlarının yanına sevinçle döner.” ”  Yani onların (iyilerin) hesabı zor olmayacak ve onlara dünyada hangi kötülükleri yaptın? diye sorulmayacaktır. Şayet iyilikleri kötülüklerinden ağır basarsa, onların hesabı görülürken kötülükleri affedilecek ve onlara bu konuda hesap sorulmayacaktır. Kur’an’a göre kötüler hesaba çekilirken hesapları çok zor olacaktır. Bu husus Rad-18’de hesabın en kötüsü ifadesi ile anlatılmıştır. Salih insanlar için ise, Ahkaf-16’da hesaplarının nasıl olacağı hakkında şöyle buyurulmuştur: “Onlar öyle kimselerdir ki, yaptıklarının en iyisini onlardan kabul eder ve onların kötülüklerinden geçeriz, cennet halkı arasındadırlar. Bu kendilerine doğru vaadedilen vaaddir.” İmam Ahmet, Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei, Ebu Davut, Hakim İbn Cerir, Abd bin Hamid ve İbn Merdûye, değişik ifadelerle Hz. Aişe’den rivayet edilen şöyle bir hadisi nakletmişlerdir. “Her kimden hesap sorulduğunda vay onun haline!” Hz. Aişe (r.a) Rasulullah’a şöyle dedi: Ya Rasulallah! Allah, kimin eline defteri sağdan verilirse onun hesabı kolay olacaktır, demiyor mu? Hz. Peygamber (s.a): “Onun sadece hesabı görülecektir. Öyle uzun uzun soruşturulmayacaktır.” buyurdu. Diğer bir rivayete göre Hz. Aişe şöyle der: “Bir defasında Rasulullah’ı namazda şöyle dua ederken duydum: “Yarabbi! Hesabım kolay olsun!” Selam verdikten sonra, ona bu duanın anlamını sordum. Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: “Kolay hesap kulun hesabının hemen görülmesi ve affedilmesidir. Ya Aişe! Her kimden hesap sorulduysa o helâk oldu.” Demek ki bu, Rabbimizin kuluna amellerini arzetmesidir. Bu bir hesaba çekme değildir. Kulum! İşte sen şunları şunları yapmıştın! Dünyadayken nasıl bunları örtmüşsem şimdi de bunları bağışlıyorum! buyurarak defteri sağından verilenler kolay hesapla karşılaşacaklardır. Yani Cenab-ı Hak: “Bu cennettedir! Bu cennetliktir” dedi mi, böyle hesap etti mi artık onun işi kolaydır. Yani yine hesap var, yine sorgulama var ama bu hesap kolaydır. Kolay bir hesaptır. Ama Allah korusun da çorap söküğü gibi, bunu niye yaptın? Bunu nasıl yaptın? gibi bir sorgulama başladı mı artık onun işi bitiktir. Evet şunu niye yaptın? Bunu niye yapmadın? Niye anlamadın? Niye okumadın? Niye tanımadın? Niye düşünmedin? Niye anlatmadın çocuklarına? Niye duyurmadın hanımına? gibi hesabın teferruatına bir girdi mi, işi bitiktir o insanın.

İkinci grup amel defteri solundan verilenlerden bahseder ve bununla ilgili olarak ayet şöyle diyor;  “Ama amel defteri kendisine arkasından verilen kimse: “Mahvoldum” diye bağırır ve çılgın alevli cehenneme girer.”  Biz solundan verilenler diyoruz fakat bu ifade arkadan verilenler diyor. Bu niçin diye soranlar için açıklayalım. Kitabını solundan alanlarla arkalarından alanlar birdir. Anlayabildiğimiz kadarıyla kitapları sollarından verilenler bundan memnun olmayıp, sollarından almamak için ellerini arkalarına atacaklar da arkalarından verilecek. Çünkü sollarından verildi mi işlerinin bi-teceğini biliyorlar. Onun için sollarından almak istemeyecekler de zorla arkalarından kitapları tutuşturulacak. Ne korkunç bir manzara değil mi?  Bu manzaranın daha korkuncu peşinden gelen ayetlerde veriliyor ve bu insanların kitabı arkadan almasının sebebi şöyle açıklanıyor; “Çünkü o, dünyada, adamlarının yanında iken zevk içindeydi.” Yani dünyayı o kadar sevmişti, keyfi o kadar yerindeydi ki, hiç ölmeyecek gibi yaşamış ve ahireti için hiç çalışmamıştı. Bakın bu yalnızca inkar edenler için söylenen bir ifade değildir, bunu her müslüman da kulağına küpe etmelidir. Çünkü ahiretini tamamen unutmuş, dünya telaşına dalmış bir sürü insan ile birlikte yaşıyoruz. Belki bir türlü namaz alıskanlığı kazanamamış bir babanız ya da bir eşiniz var. Belki ne söyleseniz de tesettürü kabul etmeyen bir kızınız yahut kötü alışkanlıklarını terketmeyen bir oğlunuz var. Belki tesettürünüze saygı göstermeyen bir ailenin içinde yaşıyorsunuz ve belki de gözünüzün önünde sürekli harama bulaşan bir dostunuz var. Sorsanız, hepsi elhamdulillah müslüman. Ama bir ahiret hazırlıkları var mı diye baksanız, heybeler bomboş. Çünkü hep ertelemişler. Çünkü dünya hayatı şimdilik onları oyalıyor. Çünkü biraz sonra ölecekmiş gibi yaşamanın ne demek olduğunu henüz idrak edememişler. Peki ya, yarın olsun yaparım, yaşlanınca kapanırım, fırsat olunca kılarım, günler kısalınca tutarım, evlenince başlarım diyerek sürekli sorumluluklarını erteleyenler birazdan ölürlerse, onların kitapları nereden verilecek?

Surenin son kısmına başlarken, âyetlerinin açıklığına ve delillerinin parlaklığına rağmen Allah’a iman etmedikleri için müşriklere kınama ayetleri gelir. Bundan sonra ise iki grup insanın ahiretteki akıbetlerinden şu ayetlerle bahsedilir; ‘’Kendilerine Kur’ân okununca neden secde etmiyor­lar?! Aksine o kâfirler yalanlıyor. Oysa ki Allah, onların gizlediği şeyleri bilmektedir. Onlara elem verici bir azabı müjdele.’’ Yani onların içinde Allah (c.c.) korkusu bulunmuyor ve bu yüzden Allah’a secde etmiyorlar. Yani orantı kurar isek, aynı zamanda namazı terketmek, Allah korkusu olmamak demek. Allah muhafaza! İmam Malik, Müslim, Nesei, Ebu Hüreyre’nin (r.a) rivayet ettiği şu hadisi naklederler. “Rasulullah İnşikak suresini okurken, bu ayetin okunuşu esnasında secde etti.” Buhari, Müslim, Ebu Davut ve Nesei, Ebu Râfî’nin rivayet ettiği şu hadisi naklederler. “Ebu Hüreyre yatsı namazını kıldırırken, İnşikak suresini okudu ve bu ayete geldiğinde secde etti. Ben (Ebu Râfi) Ebu Hüreyre’ye bunun nedenini sordum. O da şöyle cevap verdi: “Peygamberin arkasında namaz kılarken, bu ayeti okuduğunda secde etmişti. Bundan dolayı ben ömrümün sonuna kadar bu ayeti okuduğumda secde ederim.” Zaten İnşikak Suresinin 21.ayetinde tilavet secdesi yapılır. Tilavet secdesinin hükmünü daha önce Secde Suresinde anlatmıştık. Bu yüzden geçiyoruz son ayete.

‘’Yalnız inanıp yararlı işler işleyenlere, onlara kesintisiz ecir vardır.’’ . Rabbimiz, önce kâfirlerin akıbetini anlattı ve sonra iyilere verilen ni­metleri anlatarak bu mübarek sûreyi sona erdirdi. Surenin bu kısmı, ilk ayetlerde okuduğumuz herkesin amelinin karşılığını ala­cağını ifade eden, “Ey insan! Şüphe yok ki, sen Rabbine doğru çaba gös­termektesin ve ona varacaksın” âyetinin açıklaması mahiyetin­dedir.  Ve inşallah bizler o ecre talip olanlardan olarak yaşamaya devam edeceğiz. Rabbim yolundan ayırmasın ve yüreğimizin omurgasını daim dik tutsun arkadaşlar.

Sadakallahulazim.

Yorum yapın