بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
A’lâ sûresi Mekke’de inen sûrelerdendir. Mushaftaki sıralamada seksen yedinci, iniş sırasına göre sekizinci sûredir. Tekvîr sûresinden sonra, Leyi sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayet de vardır. Sûre adını birinci âyette geçen “alâ” kelimesinden almış olup kaynaklarda yaygın olarak bu adla tanınmaktadır. Kaynaklarda, Hz. Peygamber’in A’lâ sûresini okumaktan büyük zevk aldığı; vitir, bayram ve Cuma namazlarında onu okuduğu bildirilmektedir. Son olarak bu kısa surede genel itibariyle üç ayrı konu işlenmiştir. 1) Tevhid. 2) Rasulullah’ın eğitimi. 3) Ahiret. Ayetlerin konu dağılımını da şu şekilde yapabiliriz;
1-5: Allah’ın noksan sıfatlardan münezzehliği
6-13: Peygamber’e vahiy telkini
14- 15: Öğüt alan takva sahipleri
16-19: Dünya ile ahiret hayatı bilgisi
Surenin ilk ayeti her gün kıldığımız beş vakit namazın her secdesinde en az üç defa söylediğimiz tesbih cümlesi, bu suredeki ilk hükmüdür. İlk ayet bize “O çok yüce Rabbinin ismini tesbih et.” Buyuruyor. Biz de her namazdan “Subhane Rabbiye’l-ala” diyerek onu tüm noksan sıfatlardan tenzih ettiğimizi ifade ediyoruz. Yani farketmediğimiz bir ayrıntı olabilir ama güzel bir ayrıntı değil mi? Surenin sıradaki ayetlerinde şöyle buyuruluyor; “Ki o, (her şeyi) yaratıp düzene koyandır. Ölçüsünü takdir edip yol gösterendir.” Yani bu ayetler adeta şöyle söylüypr; Rabbin sana tesbih etmeyi emretmektedir. O Allah ki kainatta bulunan herşeyi yaratan, belli bir ölçü veren ve kaderini tayin edendir. O neyi hangi maksat için yaratmış ise, o maksadın hasıl olması için ona yolunu da öğretmiştir. Yeryüzünden bitkilerin çıktığını, büyüdüğünü ve çürüyerek yok olduğunu bizzat gözlerinizle görmektesiniz.
Surenin ikinci konusu Rasulullah’ın eğitimi diye adlandırdığımız kısımdır. 6. ayette geçen “Sana okutturacağız ve sen onu asla unutmayacaksın” ifadeleri, göstermektedir ki; bu sure Raslulullah’ın vahyi zihnine tam olarak yerleştiremediği ve hâlâ vahy geldiği zaman bazı kelimeleri unutmamak için tekrarladığı dönemlerde nazil olmuştur. Zikredilen ayet ile birlikte daha önce ele aldığımız Taha; 114. ve Kıyame; 16-19. ayetlerini okuduğumuz takdirde ve bu üç ayeti tertip ve mahal itibariyle incelediğimizde, mesele iyice açıklığa kavuşur. Allah Teâlâ Rasulullah’a “Kesinlikle müsterih ol, Biz sana okutacağız ve sen onu asla unutmayacaksın” buyurmuş ve bir süre sonra ikinci kez Kıyamet suresinde, Rasulullah nazil olan ayetleri acele acele okuduğu için, “Unutmamak için acele etmene gerek yok, Biz onu okurken iyice dinle, sana okutmak ve ezberletmek bize aittir” denilmiştir. Son kez Taha suresi nazil olmuş ve surenin 113 ayeti birden inerken, Rasulullah ezberliyemiyeceğinden korkarak belki bir ayeti unuturum endişesiyle acele ederek ezberlemeye çalışmıştır. Bunun üzerine Allah Teâlâ, “Sana vahyedilmesi henüz tamamlanmadan, Kur’an’ı acele okumaya kalkma” diye emretmiş ve daha sonra Rasulullah, asla bu gibi tereddütlere düşmemiştir. Bu üç ayetten başka bu konu hakkında herhangi bir işaret yoktur. Bu ayetlerin her birini suresinin içinde zaten izah etmiştik fakat son kez işleyecek olmuş olmanın etkisiyle toplu bir hatırlatma da yapmış olduk.
Daha sonra Rasulullah’a şöyle buyurulmuştur: “Herkesi doğru yola iletmekle görevlendirilmiş değilsin. Senin vazifen sadece hakkı tebliğ etmektir. Sen sadece kulak verenlere en güzel yolla ve iyilikle anlat. Şayet sırt çevirirlerse, peşlerine düşmene gerek yok. Gittiği sapık yolun sonuçlarından kimler korkmaya başlarsa, ancak bu kimseler hakka kulak verirler. Hangi bedbaht davetini dinlemekten kaçınır ve sırt çevirirse, o yaptıklarının kötü sonuçlarını görecektir. Bunlar için 10-12.ayetlerde ‘’ Saygısı olan öğüt alacaktır.Pek bedbaht olan da ondan kaçınacaktır. O ki, en büyük ateşe girecektir.’’ buyurulur.
Son kısıma geldiğimizde ahiret konusu kısaca fakat hayli geniş yelpaze altında ele alınıyor. Önce ahirette öğüt alıp almayanların durumundan bahsedildi. Daha sonra ‘’ Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır.’’ diyerek ahiret hayatının kesin ve değişmez bilgisini tekrar edildi. Ve son olarak ‘’ Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır, İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde.’’ Diyerek bu bilginin ilk vahiyden bu yana söylenen bir gerçek olduğunu hatırlattı. Yani Allah tarihin hiçbir döneminde kullarını vahiysiz bırakmamış, sürekli yol göstermiş, hayat programı göndermiştir.
Allah’ın izniyle bu sûrenin de sonuna geldik.
Sadakallahulazim.