Meal Okumaları 89 – Fecr Suresi

Gönül Ayyıldız

Updated on:

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Fecr sûresi Mekke’de inmiştir. Mushaf’taki sıralamada seksen dokuzuncu, iniş sırasına göre onuncu sûredir. Leyi sûresinden sonra, Duhâ sûresinden önce nazil olmuştur. Sûre adını birinci âyette geçen ve “tan yerinin ağarması, sabah aydınlığı” an­lamlarına gelen “fecr” kelimesinden almıştır. Sûrede peygamberlere karşı çıkan ve ilâhî mesajı reddeden bazı eski toplu­lukların başlarına gelen felâketler hatırlatılmakta; Allah Teâlâ’nın insanı çeşitli yollarla imtihan etmesine değinilmekte, bazı insanlardaki mal tutkusu ve bencillik duygusu eleştirilmekte; kıyamet halleri, iyi ve kötü insanların âhiretteki durumla­rı anlatılarak insanlar uyarılmaktadır. Ayetlerin konu ayrımı şu şekildedir;

1-14: Kainat mucizelerine yemin ederek kavimlerin haberi veriliyor
15-20: İnsanın dünya hayatını sevmesi ve dünya imtihanları
21-30: Ahiretin korkunç halinde iki grubun akıbeti

Surenin ilk ayetlerinde şöyle buyuruluyor;  “Andolsun fecre (tan yerinin ağarmasına), on geceye, çifte ve teke, yürüyüp gitmeye yüz tutan geceye. Bunda (bu anılan şeylerde) akıl sahibi için bir yemin var, değil mi? ‘’ Yani sure girişinde fecr’e, on geceye, çift ve tek’e, geçen gece’ye yemin edilerek, muhataplara; inkar ettikleri şeyin hak olduğu belirtilmiş ve “yemin edilen unsurlar onun hak olduğuna şahitlikte yeterli değil midir?” denmek istenmiştir. Bu dört unsura yemin etmenin anlamı şudur: Hikmete dayalı bu nizam, Allah’ın, onu kaldırıp bir ahiret günü getirebileceğinin imkan dışı olmadığını ispat eder. Ayrıca insanın, işlediği amellerinden hesaba çekilmesi Allah’ın hikmetinin gereğidir. Bundan sonra insanlık tarihinden delil getirilerek Ad, Semud, Firavn kavimlerinin akıbeti örnek olarak zikredilmiş, haddi aşıp yeryüzünde fesat çıkaran bu kavimlerin Allah (c.c.) tarafından azaba uğratıldıkları şu ayetlerle açıklanmıştır; “Görmedin mi Rabbin ne yaptı Âd ‘ (kavmin)’e? Yüksek sütunlarla dolu İrem ‘e? Ki şehirler arasında onun eşi yaratılmamıştı. Vâdide kayaları oyan Semûd (kavmin)e? Ve kazıklar sahibi Firavun’a? Bunlar, ülkelerde azmışlardı. Oralarda çok kötülük etmişlerdi. Bu yüzden Rabbin, onların üzerine azap kırbacını yağdırdı. Elbette Rabbin gözetleme yerindedir” Yani bu kavimlerin uğradığı akıbetler hatırlatılarak kainat nizamının, kör ve sağır bir sultanın saltanatı olmadığı izah edilmiştir. Muhakkak bir gün herkesin, yaptığının karşılığını bulacağına Kuran sanatı yine kendi şahane uslubuyla bu şekilde açıklamıştır.

Surenin ikinci konusunda, Allah’ın dünya hayatında kulları hayır, şer, zenginlik ve fakirlik ile imtihan etmesi hususundaki kanun şu şekilde açıklanıyor; “Fakat insan böyledir; Rabbi, ne zaman kendisini imtihan edip ona ikramda bulunursa, ona nimet verirse: ‘Rabbim bana ikram etti’ der. Ama Rabbi, onu imtihan edip rızkını daraltırsa: ‘Rabbim beni küçük düşürdü (perişan etti)’ der. Hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksula yemek vermeğe (birbirinizi) teşvik etmiyorsunuz. Malı da pek çok seviyorsunuz” Burada Arap cahiliyetinin ahlaki durumu, özellikle iki açıdan tenkit edilmiştir. Birincisi, izzet ve zilletin ölçüsünü servet ve makama bağlayarak, ahlakî bakımdan iyi ve kötüyü bir kenara ittikleri materyalist düşünceleridir. Onlar, bu dünyada varlık sahibi olmanın Allah’tan bir mükafaat ve rızık darlığının da bir ceza olmadığını unutmuşlardı. Aslında Allah (c.c.) her iki şekilde de insanları imtihan etmektedir. Bu imtihan, insana servet verildiğinde ne tavır takınacağını, darlığa düştüğünde ise Allah’a karşı nasıl davranacağını açığa çıkarmak içindir. İkincisi, yetimlere karşı tutumlarıdır. Babası öldükten sonra çaresiz duruma düşen bir yetime hiç kimse sahip çıkmaz ve kim güçlüyse, onun mallarını alırdı. Güçsüz olan hak sahipleri mazlum durumda bırakılırlardı. Mal hırsları o kadar fazlaydı ki ne denli zengin olurlarsa olsunlar, gözleri hiç doymazdı. Onların bu yaşantılarını eleştirmekten maksat, dünyada bu gibi fiilleri işlerken hiç hesaba çekilmiyeceklerini zannederek günlerini geçirmelerine dikkat çekmektedir. Ayetler gününün konusundan bahsetse de geleceğe de ışık tuttukları için onları genel bir çerçevede de düşünmeliyiz. Mal, mülk insan için bir imtihandır. Şeref ve zilletin ölçüsü daima mal, para, mülk olmuştur. Oysa Allah, insanları şükürde veya nankörlükte, sabırda, isyanda, masiyet ve itaatte dener. Unutmamalıyız ki, Asıl olan iyiliktir. Rabbim yetimin malını yemekle ve yolumuzdan şaşırmakla imtihan etmesin. Amin!

Yukarıda ele aldığımız kötü ahlaki özelliklere sahip olan cahilliye arapları için sure de son olarak şu hatırlatma yapılmıştır; “Hayır, (bu yaptığınız doğru değildir). Yer çarpılıp parçalandığı zaman, melekler sıra sıra olduğu halde, Rabbin geldiği zaman. Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insanlar anlar, ama artık anlamının kendilerine ne faydası var? O zaman insan: ‘Ah, keşke ben, bu hayatım için iyi işler yapıp gönderseydim: ‘ der. O gün Allah’ın vereceği azabı hiç kimse veremez.’’  Yani onların nankörlükleri onların yüzlerine çarpılacaktır ve o gün onlar ah vah ederek dünya hayatlarının ne kadar boş geçtiklerine üzüleceklerdir. O gün insan dünyada ne yaptığını hatırlayacak ve bunun üzerine üzülecek, utanacaktır. Fakat o gün üzülmenin ve utanmanın hiç faydası olmayacaktır. Bu yüzden şimdi fırsatımız varken meal okurken öğrendiğimiz tüm ahlaki özellikleri hayatımıza geçirmek zorundayız. Sonra değil, yarın değil, birazdan değil, hemen şimdi!  Neden mi hemen şimdi? Çünkü şu ayetlerin muhattabı olmak için;

‘’ Ey Rabbine itaat eden huzur dolu nefis! Sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olarak Rabbine dön! Gir kullarım arasına! Cennetime gir!’’ Subhanallah! Ayetlerin güzelliğine! Davetin güzelliğine! Çağıranın güzelliğine! Subhanallah. Ve kocaman bir inşallah!

Bizim bu hayatta en büyük isteğimiz, en büyük duamız Rabbin bizden razı olmasıdır. Allah bizden razı, biz O’ndan razı olarak Rabbimizin huzuruna gidip bu müjdenin muhatabı olabilmek. Ne büyük bir şereftir, ne büyük bir mutluluk! İşte bizim dünyadaki büyük derdimiz budur! Bundan daha büyük bir derdimiz yoktur. Allah hepimize nasip buyursun. Rızasından, razı olduğu hayattan ayırmasın.

Sadakallahulazim.

Yorum yapın