Sosyal çevre 

Bu yaşıma kadar tanıştığım her insanı annem de benim kadar tanırdı. Çünkü hepsini ona anlatır ve ne kadar çok sevdiğimden bahsederdim. O da bana hep bahsettiğim insanların namaz kılıp kılmadığını sorardı. Bu soruya bazen evet bazen bilmiyorum bazen hayır diye cevap verirdim. Sonra konuşma biterdi dağılırdık. Ama ilerleyen zamanlarda ben o kişiden tekrar cok seviyorum diye bahsedersem ağzımın ortasına terliği fırlatır ve derdi ki; Geçmiş karşıma namaz kılmayan biri için ben onu çok seviyorum diyorsun. Kapa o ağzını, yoksa vallahi onunla haşrolursun. Annemin insanları böyle yargılamasından hep rahatsız olurdum, her seferinde ona yaptığının yanlış olduğunu anlatırdım. Fakat yaş ilerledikçe annemin niyetinin arkadaşlarımı eleştirmek değil, beni doğru arkadaşlıklara yönlendirmek olduğunu anladım. Ve ona hak verdim. Çünkü onun böyle davranırken dayanağı “Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadisiydi. Yine de bu tür konularda baskıyı ve nasihat ağızlı konuşmayı sevmediğimi zaten biliyorsunuz. Bana göre, her türlü tebliğ tatlı dil, güler yüz ve sabır çerçevesinde yapılmalı. Ama konumuz bu değil, konumuz sosyal medya. Burada öyle bir güruh var ki, takip ettiği kişilerin her fotoğrafının altına “Çok tatlısınız. Çok seviyorum. Size bayılıyorum. Sizin gibi olmak istiyorum.” gibi yorumlar atıyor. Böyle yorumlar gördüğümde önce örnek alınacak bir durum olup olmadığına bakıyorum. Genelde olmuyor. Sonra kişiyi tanıyıp tanımadığına bakıyorum. Genelde tanımıyor. Sonra aynı annem gibi davranıp, yahu diyorum nasıl böyle söylüyorlar. Tanımadan, etmeden, bilmeden içini, bilmeden karakterini. Hadi ben arkadaşlarımı savunurken, tanıyor oluşuma güvenerek ‘’Anne onun çok güzel bir kalbi var, hakkına girme’’ diyebiliyordum. Peki bahsettiğim bu güruh, kalbini bilmediği, hayatı ve karakteri hakkında ufacık bir fikri olmayan bir insanı nasıl kendine idol görebilir. Hele ki,her insanın kendini rahatlıkla bambaşka biri olarak tanıtabileceği bir mecra içerisinde. Yapmayın arkadaşlar, Allah’ın âyetlerine tam uymayan kimseye, bana da, ona da, şuna da, buna da “Çok iyisin, çok seviyorum, senin gibi olmak istiyorum” demeyin. Vallahi ve billahi bizimle haşrolursunuz. Korkuyorum.